Calumniate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Calumniate:
Calumniate Türkçe’de iftira atmak, kötülemek anlamına gelir. Birini ya da bir şeyi haksız yere suçlamak ve kötülemek anlamında kullanılır.
Örnek Cümleler:
-
He was accused of calumniating his colleague.
(İş arkadaşını iftira atmakla suçlandı.) -
The politician calumniated his rival in a public speech.
(Siyasetçi, rakibini halka açık bir konuşmada kötüledi.) -
She was afraid that her ex-boyfriend would calumniate her.
(Eski erkek arkadaşının onu iftira atacağından korkuyordu.) -
The newspaper published a calumnious article about the celebrity.
(Gazete ünlü hakkında iftira atıcı bir makale yayınladı.) -
The student was calumniated by her classmates for cheating.
(Öğrenci sınıf arkadaşları tarafından kopya çektiği için iftira edildi.) -
The company was calumniated by its competitors for unethical practices.
(Şirket etik olmayan uygulamaları nedeniyle rakipleri tarafından iftira edildi.) -
He resorted to calumniating his boss to get a promotion.
(Promosyon almak için patronunu iftira etmeye başvurdu.) -
The actress was calumniated by the media for her controversial statements.
(Oyuncu tartışmalı açıklamaları nedeniyle medya tarafından iftira edildi.) -
She accused her ex-husband of calumniating her during their divorce proceedings.
(Boşanma sürecinde eski kocasının kendisini iftira ettiğini iddia etti.) -
The lawyer warned his client not to calumniate the plaintiff.
(Avukat müvekkilini davacıyı iftira etmemesi konusunda uyardı.) -
The teacher calumniated the student for no reason.
(Öğretmen öğrenciyi hiçbir sebep olmadan iftira etti.) -
The company’s reputation was damaged by calumnious rumors.
(Şirketin itibarı iftira niteliğindeki söylentilerle zarar gördü.) -
He was arrested for calumniating the police officer.
(Polis memurunu iftira ettiği için tutuklandı.) -
The company’s competitors calumniated them in order to gain market share.
(Şirketin rakipleri pazar payı kazanmak için onları iftira etti.) -
She filed a lawsuit against the newspaper for calumniating her.
(Gazetenin kendisini iftira ettiği için dava açtı.) -
The politician’s calumnious accusations were proven to be false.
(Siyasetçinin iftira niteliğindeki suçlamalarının yanlış olduğu kanıtlandı.) -
The employee was fired for calumniating his supervisor.
(Çalışan amirini iftira ettiği için işten çıkarıldı.) -
The celebrity was calumniated by a fan who was jealous of her success.
(Hay
ranın başarısından kıskanan bir hayranı tarafından iftira edildi.)
-
The candidate’s opponent calumniated him during the election campaign.
(Adayın rakibi seçim kampanyası sırasında onu iftira etti.) -
The company’s CEO warned employees not to calumniate their colleagues.
(Şirketin CEO’su çalışanları arkadaşlarını iftira etmemeleri konusunda uyardı.)
Hemen Yorum Yaz