Bumpkin İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bumpkin İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bumpkin Nedir?

Bumpkin kelimesi Türkçe’de “kırsal bölgede yaşayan, köyden gelme, kaba saba kişi” gibi anlamlara gelir.

Örnek Cümleler:

  1. John may look like a bumpkin, but he is a brilliant mathematician. (John, bir bumpkin gibi görünebilir ama o, parlak bir matematikçidir.)
  2. Sarah felt out of place at the fancy dinner party because she was dressed like a bumpkin. (Sarah, bumpkin gibi giyindiği için şık yemekte kendini yersiz hissetti.)
  3. The city boy had no idea how to ride a horse, and the bumpkin had to show him. (Şehir çocuğu nasıl ata bineceğini bilmiyordu ve bumpkin ona göstermek zorunda kaldı.)
  4. Tom’s girlfriend was embarrassed by his bumpkin behavior at the restaurant. (Tom’un kız arkadaşı, restoranda bumpkin davranışlarından dolayı utanmıştı.)
  5. The bumpkin was amazed by the bright lights and tall buildings in the city. (Bumpkin, şehirdeki parlak ışıklar ve yüksek binalardan çok etkilenmişti.)
  6. The bumpkin’s accent was so thick that the city people had trouble understanding him. (Bumpkin’in aksanı o kadar kalındı ki şehir insanları onu anlamakta zorlandı.)
  7. Mary was shocked when the bumpkin asked if he could milk the cat. (Mary, bumpkin’in kedinin sütünü sağabileceğini sorduğunda şok oldu.)
  8. The bumpkin was a little intimidated by the city slickers. (Bumpkin, şehirdeki pürüzsüz insanlar tarafından biraz korkutulmuştu.)
  9. The bumpkin’s manners were not up to par at the formal dinner. (Bumpkin’in davranışları, resmi yemekte yeterli değildi.)
  10. The bumpkin was not used to the noise and traffic of the city. (Bumpkin, şehirdeki gürültü ve trafiğe alışkın değildi.)
  11. Although he was a bumpkin, he was an excellent cook. (Bir bumpkin olsa da, harika bir aşçıydı.)
  12. The bumpkin was so excited to see a real live celebrity in person. (Bumpkin, gerçek bir ünlüyü canlı olarak görmek için çok heyecanlıydı.)
  13. The bumpkin’s car was so old and beat up that it barely made it to the city. (Bumpkin’in arabası o kadar eski ve kötüydü ki şehre neredeyse varamadı.)
  14. The bumpkin had never seen a skyscraper before and was amazed by its height. (Bumpkin, daha önce hiç gökdelen görmediği için yüksekliğine hayran kaldı.)
  15. The bumpkin’s taste in music was very different from the city people’s. (Bumpkin’in müzik zevki, şehir insanlarınınkinden çok farklıydı.)
  16. The bumpkin’s

awkwardness in social situations often made him the subject of ridicule. (Bumpkin’in sosyal durumlardaki sakarlığı, genellikle alay konusu olmasına neden oldu.)
17. Despite his bumpkin appearance, he was very knowledgeable about farming. (Bumpkin görünümüne rağmen, tarım konusunda çok bilgiliydi.)

  1. The bumpkin’s love of nature was evident in the way he talked about the fields and forests. (Bumpkin’in doğaya olan sevgisi, tarlalar ve ormanlar hakkında konuşma tarzında belirgin bir şekilde görülüyordu.)
  2. The city slickers were surprised to learn that the bumpkin had never been on an airplane before. (Şehirdeki pürüzsüz insanlar, bumpkin’in daha önce hiç uçağa binmediğini öğrenince şaşırdılar.)
  3. The bumpkin’s simple way of life was a refreshing change from the hustle and bustle of the city. (Bumpkin’in basit yaşam tarzı, şehirdeki koşuşturmadan farklı bir nefes aldırmıştı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.