Brow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Brow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Brow Nedir?

Brow, kaş veya kaş kemiği anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. She has beautiful thick brows. (O, güzel kalın kaşlara sahip.)
  2. His eyebrows furrowed in confusion. (Kaşları kafası karışık bir şekilde çatıldı.)
  3. I need to get my brows done before the party. (Partiden önce kaşlarımı yaptırmalıyım.)
  4. The little girl drew a unibrow on her face. (Küçük kız yüzüne tek kaş çizdi.)
  5. He lifted his brow in surprise. (Şaşkınlıkla kaşını kaldırdı.)
  6. She plucked her brows to achieve the perfect shape. (Mükemmel şekli elde etmek için kaşlarını aldı.)
  7. The doctor examined the patient’s brow for any signs of injury. (Doktor, hastanın kaşında herhangi bir yaralanma belirtisi için muayene etti.)
  8. He raised a brow skeptically. (Şüpheci bir şekilde kaşını kaldırdı.)
  9. She used a brow pencil to fill in any gaps. (Boşlukları doldurmak için bir kaş kalemi kullandı.)
  10. He had a scar above his left brow. (Sol kaşının üstünde bir yara izi vardı.)
  11. The model’s bold brows were the envy of many. (Modelin cesur kaşları birçok kişinin kıskançlığını uyandırdı.)
  12. She had a habit of furrowing her brow when she was deep in thought. (Derin düşüncelere daldığında kaşlarını çatma alışkanlığı vardı.)
  13. He wiped the sweat from his brow. (Terini alnından sildi.)
  14. She used a brow gel to keep her hairs in place. (Saçlarını yerinde tutmak için kaş jeli kullandı.)
  15. The old man had a bushy white brow. (Yaşlı adamın gür beyaz kaşları vardı.)
  16. She had a faint scar running through her left brow. (Sol kaşının içinden hafif bir yara izi geçiyordu.)
  17. He raised a questioning brow. (Soru işaretli bir kaş kaldırdı.)
  18. She tweezed her brows regularly to keep them tidy. (Düzenli olarak kaşlarını çekerek onları düzgün tuttu.)
  19. The angry teacher had a furrowed brow as she scolded her students. (Öğrencilerine azar verirken öfkeli öğretmenin kaşları çatılmıştı.)
  20. The actress had a natural, effortless brow that required no makeup. (Oyuncunun doğal, doğal kaşları makyaj gerektirmedi.)

Brow ile ilgili deyimler:

  1. To raise an eyebrow: şaşırmak, hayret etmek anlamında kullanılır. Örnek: His answer made me raise an eyebrow. (Onun cevabı beni şaşırttı.)

  2. To keep a stiff upper lip and a straight brow: zorluklarla başa çıkarken soğukkanlılığını korumak anlamında kullanılır. Örnek: She kept a stiff upper lip and a straight brow during the difficult times. (Zor zamanlarda soğukkanlılığını korudu.)

  3. To knit one’s brow: kaşlarını çatmak, düşünceli olmak anlamında kullanılır. Örnek: He knitted his brow in deep thought. (Derin düşünceler içinde kaşlarını çattı.)

  4. To get in over one’s head: sorumlulukların altından kalkamamak, zor bir durumda kalmak anlamında kullanılır. Örnek: He took on too many projects and quickly found himself in over his head. (Çok fazla proje üstlendi ve hızlıca zor bir durumda kaldı.)

  5. To give someone the cold shoulder: birine soğuk davranmak anlamında kullanılır. Örnek: She gave him the cold shoulder after their argument. (Tartışmalarının ardından ona soğuk davrandı.)

  6. To have a thick skin: eleştirilere karşı dayanıklı olmak anlamında kullanılır. Örnek: As a politician, he developed a thick skin to handle criticism. (Bir politikacı olarak, eleştirilere karşı dayanıklı olmak için kalın bir deri geliştirdi.)

  7. To turn a blind eye: bir soruna karşı görmezden gelmek anlamında kullanılır. Örnek: The company turned a blind eye to the safety violations in their factory. (Şirket, fabrikalarındaki güvenlik ihlallerine karşı görmezden geldi.)

  8. To keep an eye on: bir şeyi yakından takip etmek anlamında kullanılır. Örnek: He kept an eye on the stock market to make informed investments. (Bilgilendirici yatırımlar yapmak için hisse senedi piyasasını yakından takip etti.)

  9. To have one’s head in the clouds: gerçekçi olmayan hayaller kurmak anlamında kullanılır. Örnek: She always has her head in the clouds, dreaming about her next adventure. (Her zaman gerçekçi olmayan hayaller kurarak, bir sonraki macerası hakkında düşünür.)

  10. To hit the nail on the head: tam isabet etmek anlamında kullanılır. Örnek: His analysis hit the nail on the head, and the problem was solved. (Analizi tam isabet etti ve problem çözüldü.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.