Brisk İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Brisk İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Brisk:

Brisk, Türkçe’de hızlı, canlı ve enerjik anlamına gelir.

  1. She took a brisk walk in the morning. (O sabah hızlı bir yürüyüş yaptı.)
  2. The brisk wind made it difficult to walk. (Hızlı rüzgar yürümeyi zorlaştırdı.)
  3. The conversation became brisk as the night wore on. (Gece ilerledikçe konuşma canlandı.)
  4. He gave a brisk nod and left the room. (Hızlıca başını salladı ve odadan çıktı.)
  5. She spoke in a brisk tone, as if she was in a hurry. (Hızlı konuştu, sanki acelesi varmış gibi.)
  6. The salesman greeted us with a brisk smile. (Satıcı bizi canlı bir gülümsemeyle karşıladı.)
  7. She typed at a brisk pace to finish her report. (Raporunu bitirmek için hızlı bir şekilde yazdı.)
  8. The runners set off at a brisk pace. (Koşucular hızlı bir tempoda başladılar.)
  9. The coffee shop was bustling with brisk activity. (Kahve dükkanı hareketli bir canlılıkla doluydu.)
  10. The chef cut the vegetables with brisk movements. (Şef sebzeleri canlı hareketlerle kesti.)
  11. The dancers moved in a brisk rhythm. (Dansçılar hızlı bir ritimde hareket ettiler.)
  12. The music was brisk and upbeat. (Müzik canlı ve neşeliydi.)
  13. He took a brisk sip of his coffee. (Kahvesinden hızlıca bir yudum aldı.)
  14. The company is growing at a brisk pace. (Şirket hızlı bir tempoda büyüyor.)
  15. The teacher walked briskly around the classroom. (Öğretmen sınıfın etrafında hızlı adımlarla gezindi.)
  16. The jogger ran at a brisk pace. (Koşucu hızlı bir tempoda koştu.)
  17. The audience applauded the comedian’s brisk performance. (İzleyiciler komedyenin canlı performansına alkışladılar.)
  18. The receptionist answered the phone with a brisk “Hello”. (Resepsiyonist telefona canlı bir “Merhaba” diyerek cevap verdi.)
  19. The water was too brisk for swimming. (Su yüzme için çok soğuktu.)
  20. The hiker took a brisk hike up the mountain. (Dağa hızlı bir yürüyüş yaptı.)
  1. The coach led the team through a brisk warm-up. (Antrenör takımı hızlı bir ısınma hareketleriyle yönlendirdi.)
  2. The city streets were filled with brisk activity. (Şehir sokakları canlı bir kalabalıkla doluydu.)
  3. The journalist asked a series of brisk questions. (Gazeteci bir dizi hızlı soru sordu.)
  4. The ship sailed at a brisk pace towards its destination. (Gemisi hızlı bir şekilde hedefine doğru yol aldı.)
  5. The wind picked up, making the sails brisk. (Rüzgar hızlandı, yelkenler canlandı.)
  6. The workout was brisk and intense. (Antrenman hızlı ve yoğundu.)
  7. The salesman’s brisk approach was effective in closing the deal. (Satıcının canlı yaklaşımı anlaşmayı kapatmak için etkiliydi.)
  8. The brisk weather called for a warm coat. (Soğuk hava sıcak bir ceket gerektiriyordu.)
  9. The student worked at a brisk pace to finish the project on time. (Öğrenci projesini zamanında bitirmek için hızlı bir tempoda çalıştı.)
  10. The shopkeeper greeted customers with a brisk hello. (Dükkan sahibi canlı bir merhaba diyerek müşterileri karşıladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.