Born İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Born İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Born İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Meaning: Born means brought into life or existence.

Example Sentences:

1. I was born in a small town in the south of France. (Fransa’nın güneyinde küçük bir kasabada doğdum.)
2. She was born on a sunny day in June. (Haziran ayının güneşli bir gününde doğdu.)
3. His parents were overjoyed when he was born. (O doğduğunda, ebeveynleri çok sevinçliydi.)
4. The twins were born just minutes apart. (İkizler sadece birkaç dakika arayla doğmuştu.)
5. She is a born leader and has always been in charge. (O, doğuştan lider bir kişi ve her zaman sorumluluk almıştır.)
6. He was born into a wealthy family and never had to worry about money. (Zengin bir ailenin çocuğu olarak doğdu ve asla para ile ilgili endişe duymadı.)
7. The baby was born with a full head of hair. (Bebek, dolu dolu bir saçla doğdu.)
8. The artist was born with a talent for painting. (Sanatçı, resim yapma yeteneğiyle doğmuştu.)
9. She was born premature and had to stay in the hospital for several weeks. (O, erken doğdu ve birkaç hafta boyunca hastanede kalmak zorunda kaldı.)
10. He was born with a silver spoon in his mouth and has never had to work a day in his life. (O, zengin bir aileden geliyor ve hayatında hiç çalışmak zorunda kalmadı.)
11. The company was born out of a need for better customer service. (Şirket, daha iyi müşteri hizmetine ihtiyaç duyulmasıyla doğdu.)
12. The idea for the project was born during a brainstorming session. (Proje fikri, beyin fırtınası sırasında doğdu.)
13. The city was born out of a small settlement on the river. (Şehir, nehrin kenarındaki küçük bir yerleşim yerinden doğdu.)
14. The plan was

born out of a desire to improve efficiency. (Plan, verimliliği artırmak isteğiyle doğdu.)
15. She was born to be a musician and started playing the piano at a very young age. (O, müzisyen olmak için doğdu ve çok genç yaşta piyano çalmaya başladı.)

16. The organization was born to promote awareness about climate change. (Örgüt, iklim değişikliği konusunda farkındalığı artırmak için doğdu.)
17. He was born in the wrong place at the wrong time and ended up in prison. (O, yanlış yerde ve yanlış zamanda doğdu ve sonunda hapishaneye düştü.)
18. The idea for the book was born out of the author’s own experiences. (Kitap fikri, yazarın kendi deneyimlerinden doğdu.)
19. The film was born out of a desire to tell a compelling story. (Film, etkileyici bir hikaye anlatmak isteğiyle doğdu.)
20. The company was born from a partnership between two friends. (Şirket, iki arkadaş arasındaki bir ortaklıkla doğdu.)