Blockade İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Blockade Nedir?
Blockade, bir limanı veya sınırı kapatmak veya engellemek için yapılan bir askeri veya politik eylemdir.
Örnek cümleler:
- The blockade on the port prevented any goods from coming in or going out. (Limanın ablukası, herhangi bir malın içeri veya dışarı çıkmasını önledi.)
- Barışçıl bir çözüm bulmak için the blockade should be lifted. (Abluka kaldırılmalıdır, barışçıl bir çözüm bulmak için.)
- Bu, ülkenin kaynaklarını yabancı işgalcilerin blockade’ı nedeniyle kullanamaması nedeniyle bir kriz yarattı. (This created a crisis because the country couldn’t use its resources due to the blockade of foreign invaders.)
- İnsanlar aç kalıyor çünkü the blockade has cut off food supplies. (Blockade, gıda kaynaklarını kesmiş olduğundan insanlar aç kalıyor.)
- The blockade is a violation of international law. (Abluka, uluslararası hukukun ihlalidir.)
- The blockade was set up to prevent weapons from being smuggled into the country. (Abluka, ülkeye silah kaçırılmasını önlemek için kuruldu.)
- Savaş sırasında, düşman kuvvetlerinin the blockade ı, deniz yoluyla ülkemize ulaşan malları kesintiye uğrattı. (During the war, the enemy’s blockade disrupted goods coming to our country by sea.)
- The blockade caused the economy to collapse. (Abluka, ekonominin çökmesine neden oldu.)
- The blockade was lifted after several rounds of negotiations. (Birkaç tur müzakereden sonra abluka kaldırıldı.)
- Yüksek fiyatlar, the blockade nedeniyle tedarik zincirindeki kesintilerden kaynaklanıyor. (High prices are due to disruptions in the supply chain caused by the blockade.)
- Çatışma sırasında the blockade, yardım malzemelerinin ülkeye girişini engelledi. (During the conflict, the blockade prevented aid supplies from entering the country.)
- Uluslararası toplum, the blockade’ı sona erdirmek için çağrıda bulundu. (The international community called for an end to the blockade.)
- B
- The blockade has led to a humanitarian crisis in the region. (Abluka, bölgede insanlık krizine yol açtı.)
- Government forces have established a blockade to prevent rebels from receiving weapons. (Hükümet güçleri, isyancıların silah almasını engellemek için bir abluka kurdu.)
- The blockade has had a devastating impact on the local economy. (Abluka, yerel ekonomi üzerinde yıkıcı bir etkiye sahipti.)
- The blockade was enforced by naval vessels stationed around the port. (Abluka, limanın etrafında konuşlanan deniz gemileri tarafından uygulandı.)
- The government has announced that it will lift the blockade for humanitarian reasons. (Hükümet, insanlık nedenleriyle ablukayı kaldıracağını açıkladı.)
- Trucks carrying essential supplies are being held up at the blockade. (Gerekli malzemeleri taşıyan kamyonlar, ablukada bekletiliyor.)
- The blockade has been in place for over a year now. (Abluka, şimdiye kadar bir yıldan fazla bir süredir devam ediyor.)
- The United Nations has condemned the blockade as a violation of human rights. (Birleşmiş Milletler, ablukayı insan hakları ihlali olarak kınadı.)
- The blockade has been a major obstacle to peace negotiations. (Abluka, barış müzakerelerinde önemli bir engel oldu.)
- The military has been tasked with enforcing the blockade. (Askeri, ablukayı uygulama göreviyle görevlendirildi.)
Türkçe Karşılıklar:
- Limanın ablukası, herhangi bir malın içeri veya dışarı çıkmasını önledi.
- Abluka kaldırılmalıdır, barışçıl bir çözüm bulmak için.
- Bu, ülkenin kaynaklarını yabancı işgalcilerin abluka nedeniyle kullanamaması nedeniyle bir kriz yarattı.
- Blockade, gıda kaynaklarını kesmiş olduğundan insanlar aç kalıyor.
- Abluka, uluslararası hukukun ihlalidir.
- Abluka, ülkeye silah kaçırılmasını önlemek için kuruldu.
- Savaş sırasında, düşman kuvvetlerinin ablukaı, deniz yoluyla ülkemize ulaşan malları kesintiye uğrattı.
Hemen Yorum Yaz