Blink İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blink İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blink Nedir?

Blink kelimesi İngilizce “wink” kelimesinin Türkçe karşılığıdır ve kısa bir süre göz kırpmak anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. She blinked rapidly to clear her vision. (Görüşünü açmak için hızlıca göz kırpıştırdı.)
  2. The lights in the room were making me blink. (Odadaki ışıklar gözlerimi kırpıştırmama neden oluyordu.)
  3. He tried to blink away the tears. (Gözyaşlarını gözlerini kırparak uzaklaştırmaya çalıştı.)
  4. The man was too quick for me to blink. (Adam benim gözümü kırpmadan çok hızlıydı.)
  5. The bird blinked its eyes sleepily. (Kuş uykulu gözlerini kırpıştırdı.)
  6. She blinked in surprise at the unexpected news. (Beklenmedik haber karşısında şaşkınlıkla gözlerini kırptı.)
  7. I had to blink several times to adjust to the bright sunlight. (Parlak güneşe ayak uydurmak için birkaç kez göz kırpıştırmam gerekti.)
  8. His eyes blinked open slowly as he woke up. (Uyandığında gözleri yavaşça açıldı.)
  9. The neon sign blinked on and off, attracting attention. (Neon işareti açık-kapalı yandı ve dikkat çekti.)
  10. The cat blinked lazily in the sun. (Kedi güneşte tembelce gözlerini kırpıştırdı.)
  11. He didn’t even blink when the gun went off. (Silah patladığında bile gözünü kırpmadı.)
  12. She blinked away the sleep from her eyes. (Gözlerindeki uykuyu göz kırpıştırarak uzaklaştırdı.)
  13. The lighthouse blinked its light to guide the ships. (Fener gemilere yol göstermek için ışığını yaktı.)
  14. The boy blinked in confusion at the difficult question. (Zor soru karşısında çaresizce gözlerini kırpıştırdı.)
  15. The actress blinked back tears during her emotional speech. (Duygusal konuşması sırasında oyuncu gözyaşlarını göz kırpıştırarak geri tuttu.)
  16. The computer screen blinked on and off as it loaded the program. (Program yüklenirken bilgisayar ekranı açık-kapalı yandı.)
  17. The fireflies blinked in the darkness of the night. (Ateşböcekleri gece karanlığında yanıp söndü.)
  18. He couldn’t help but blink at the bright colors of the painting. (Tablodaki parlak renklere bakarken gözü kırpmadan edemedi.)
  19. The old man blinked slowly, lost in thought. (Yaşlı adam düşüncelere dalınca yavaşça gözünü kırpıştırdı.)
  1. The dancer’s movements were so fluid, it was hard to blink and miss a step. (Dansçının hareketleri o kadar akıcıydı ki adım kaçırmamak için gözünü kırpmak zordu.)

Türkçe karşılıkları:

  1. Görmeyi düzeltmek için hızlıca göz kırptı.
  2. Oda ışıkları gözlerimi kırpıştırmama neden oldu.
  3. Gözyaşlarını gözlerini kırparak uzaklaştırmaya çalıştı.
  4. Adam benim gözümü kırpmadan çok hızlıydı.
  5. Kuş uykulu gözlerini kırpıştırdı.
  6. Beklenmedik haber karşısında şaşkınlıkla gözlerini kırptı.
  7. Parlak güneşe ayak uydurmak için birkaç kez göz kırpıştırmam gerekti.
  8. Uyandığında gözleri yavaşça açıldı.
  9. Neon işareti açık-kapalı yandı ve dikkat çekti.
  10. Kedi güneşte tembelce gözlerini kırpıştırdı.
  11. Silah patladığında bile gözünü kırpmadı.
  12. Gözlerindeki uykuyu göz kırpıştırarak uzaklaştırdı.
  13. Fener gemilere yol göstermek için ışığını yaktı.
  14. Zor soru karşısında çaresizce gözlerini kırpıştırdı.
  15. Duygusal konuşması sırasında oyuncu gözyaşlarını göz kırpıştırarak geri tuttu.
  16. Program yüklenirken bilgisayar ekranı açık-kapalı yandı.
  17. Ateşböcekleri gece karanlığında yanıp söndü.
  18. Tablodaki parlak renklere bakarken gözü kırpmadan edemedi.
  19. Yaşlı adam düşüncelere dalınca yavaşça gözünü kırpıştırdı.
  20. Dansçının hareketleri o kadar akıcıydı ki adım kaçırmamak için gözünü kırpmak zordu.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.