Blink İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Blink Nedir?
Blink kelimesi İngilizce “wink” kelimesinin Türkçe karşılığıdır ve kısa bir süre göz kırpmak anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- She blinked rapidly to clear her vision. (Görüşünü açmak için hızlıca göz kırpıştırdı.)
- The lights in the room were making me blink. (Odadaki ışıklar gözlerimi kırpıştırmama neden oluyordu.)
- He tried to blink away the tears. (Gözyaşlarını gözlerini kırparak uzaklaştırmaya çalıştı.)
- The man was too quick for me to blink. (Adam benim gözümü kırpmadan çok hızlıydı.)
- The bird blinked its eyes sleepily. (Kuş uykulu gözlerini kırpıştırdı.)
- She blinked in surprise at the unexpected news. (Beklenmedik haber karşısında şaşkınlıkla gözlerini kırptı.)
- I had to blink several times to adjust to the bright sunlight. (Parlak güneşe ayak uydurmak için birkaç kez göz kırpıştırmam gerekti.)
- His eyes blinked open slowly as he woke up. (Uyandığında gözleri yavaşça açıldı.)
- The neon sign blinked on and off, attracting attention. (Neon işareti açık-kapalı yandı ve dikkat çekti.)
- The cat blinked lazily in the sun. (Kedi güneşte tembelce gözlerini kırpıştırdı.)
- He didn’t even blink when the gun went off. (Silah patladığında bile gözünü kırpmadı.)
- She blinked away the sleep from her eyes. (Gözlerindeki uykuyu göz kırpıştırarak uzaklaştırdı.)
- The lighthouse blinked its light to guide the ships. (Fener gemilere yol göstermek için ışığını yaktı.)
- The boy blinked in confusion at the difficult question. (Zor soru karşısında çaresizce gözlerini kırpıştırdı.)
- The actress blinked back tears during her emotional speech. (Duygusal konuşması sırasında oyuncu gözyaşlarını göz kırpıştırarak geri tuttu.)
- The computer screen blinked on and off as it loaded the program. (Program yüklenirken bilgisayar ekranı açık-kapalı yandı.)
- The fireflies blinked in the darkness of the night. (Ateşböcekleri gece karanlığında yanıp söndü.)
- He couldn’t help but blink at the bright colors of the painting. (Tablodaki parlak renklere bakarken gözü kırpmadan edemedi.)
- The old man blinked slowly, lost in thought. (Yaşlı adam düşüncelere dalınca yavaşça gözünü kırpıştırdı.)
- The dancer’s movements were so fluid, it was hard to blink and miss a step. (Dansçının hareketleri o kadar akıcıydı ki adım kaçırmamak için gözünü kırpmak zordu.)
Türkçe karşılıkları:
- Görmeyi düzeltmek için hızlıca göz kırptı.
- Oda ışıkları gözlerimi kırpıştırmama neden oldu.
- Gözyaşlarını gözlerini kırparak uzaklaştırmaya çalıştı.
- Adam benim gözümü kırpmadan çok hızlıydı.
- Kuş uykulu gözlerini kırpıştırdı.
- Beklenmedik haber karşısında şaşkınlıkla gözlerini kırptı.
- Parlak güneşe ayak uydurmak için birkaç kez göz kırpıştırmam gerekti.
- Uyandığında gözleri yavaşça açıldı.
- Neon işareti açık-kapalı yandı ve dikkat çekti.
- Kedi güneşte tembelce gözlerini kırpıştırdı.
- Silah patladığında bile gözünü kırpmadı.
- Gözlerindeki uykuyu göz kırpıştırarak uzaklaştırdı.
- Fener gemilere yol göstermek için ışığını yaktı.
- Zor soru karşısında çaresizce gözlerini kırpıştırdı.
- Duygusal konuşması sırasında oyuncu gözyaşlarını göz kırpıştırarak geri tuttu.
- Program yüklenirken bilgisayar ekranı açık-kapalı yandı.
- Ateşböcekleri gece karanlığında yanıp söndü.
- Tablodaki parlak renklere bakarken gözü kırpmadan edemedi.
- Yaşlı adam düşüncelere dalınca yavaşça gözünü kırpıştırdı.
- Dansçının hareketleri o kadar akıcıydı ki adım kaçırmamak için gözünü kırpmak zordu.
Hemen Yorum Yaz