Bleary-Eyed İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Bleary-Eyed Nedir?
Bleary-eyed, gözlerinin yorgunluğundan dolayı bulanıklaşmış veya uykusuzluktan dolayı kızarmış gözlere sahip olan kişiyi tanımlayan bir sıfatdır.
Örnek Cümleler:
- I woke up this morning feeling bleary-eyed after only getting a few hours of sleep. (Bu sabah sadece birkaç saat uyuduğum için bleary-eyed hissettim.)
- She had bleary-eyed look on her face after working on the computer for hours. (Saatlerce bilgisayar başında çalıştıktan sonra yüzünde bleary-eyed bir ifade vardı.)
- The driver was bleary-eyed and struggled to stay awake during the long drive. (Sürücü bleary-eyed’dı ve uzun sürüş boyunca uyanık kalmakta zorlandı.)
- After pulling an all-nighter, he stumbled into the office bleary-eyed and exhausted. (Tüm gece çalıştıktan sonra, bleary-eyed ve yorgun bir şekilde ofise daldı.)
- The bleary-eyed student struggled to focus on the exam paper. (Bleary-eyed öğrenci, sınav kağıdına odaklanmakta zorlandı.)
- She looked bleary-eyed and pale after being sick for a week. (Bir hafta boyunca hastalanarak bleary-eyed ve soluk görünüyordu.)
- The bleary-eyed toddler rubbed his eyes and yawned. (Bleary-eyed çocuk gözlerini ovuşturdu ve esnedi.)
- The bleary-eyed partygoers stumbled out of the nightclub at dawn. (Bleary-eyed partiden çıkanlar şafağın ilk ışıklarında sendelediler.)
- He stayed up late working on his project and was bleary-eyed in the morning. (Projesinde geç vakitlere kadar çalıştı ve sabahları bleary-eyed görünüyordu.)
- The bleary-eyed cashier struggled to keep up with the long line of customers. (Bleary-eyed kasiyer, müşteri kuyruğuyla başa çıkmakta zorlandı.)
- She looked bleary-eyed and disheveled after running through the rain to catch the bus. (Otobüsü yakalamak için yağmurda koşarak bleary-eyed ve düzensiz görünüyordu.)
- The bleary-eyed journalist had been up all night covering the breaking news story. (Bleary-eyed gazeteci, kırılma haberini kapsamak için tüm gece boyunca uyanıktı.)
- The bleary-eyed flight attendant greeted the passengers with a tired smile. (Bleary-eyed uçuş görevlisi, yorgun bir gülümsemeyle yolcuları karşıladı.)
- The bleary-eyed cat curled up on the sofa and fell asleep. (Bleary-eyed kedi kanepeye sarıldı ve uyudu.)
- She rubbed her bleary-eyed and tried to focus on the road ahead. (Bleary-eyed’ını ovdı ve önündeki yola odaklanmaya çalıştı.)
- The bleary-eyed receptionist struggled
- The bleary-eyed receptionist struggled to keep up with the phone calls and emails pouring in. (Bleary-eyed resepsiyonist, gelen telefon çağrıları ve e-postalarla başa çıkmakta zorlandı.)
- The bleary-eyed nurse had been on her feet for hours without a break. (Bleary-eyed hemşire, aralıksız saatler boyunca ayakta kalmıştı.)
- He squinted his bleary-eyed in the bright sunlight. (Parlak güneş ışığında gözlerini bleary-eyed ile kısardı.)
- The bleary-eyed dog yawned and stretched on the porch. (Bleary-eyed köpek, verandada esnedi ve gerindi.)
- She woke up bleary-eyed and groggy after taking medication the night before. (Gece ilaç aldıktan sonra bleary-eyed ve bitkin bir şekilde uyandı.)
(Türkçe çeviriler örnek cümlelerin hemen yanında yer almaktadır.)
Hemen Yorum Yaz