Blather İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Blather (Turkish: Laf kalabalığı, saçma sapan konuşma)
Blather is a noun that means to talk in a foolish or senseless way. Here are 20 example sentences:
- She blathered on about her new shoes for an hour. (O yeni ayakkabıları hakkında bir saat boyunca saçma sapan konuştu.)
- He’s always blathering about conspiracy theories. (O her zaman komplo teorileri hakkında laf kalabalığı yapıyor.)
- I can’t stand her blathering anymore. (Artık onun laf kalabalığına daha fazla dayanamıyorum.)
- Stop blathering and get to the point. (Laf kalabalığı yapmayı bırak ve konuya gel.)
- The politician blathered on about his accomplishments. (Politikacı kendi başarıları hakkında saçma sapan konuştu.)
- I wish he would stop blathering about his ex-girlfriend. (Keşke eski kız arkadaşı hakkında laf kalabalığı yapmayı bıraksa.)
- The CEO blathered on about the company’s goals for the year. (CEO, şirketin bu yılki hedefleri hakkında saçma sapan konuştu.)
- I don’t have time for your blather right now. (Şu anda senin saçma sapan konuşmalarına vakit yok.)
- She blathered on about her vacation to Hawaii. (O, Hawaii tatili hakkında saçma sapan konuştu.)
- He blathered on about his favorite TV show. (O, en sevdiği TV şovu hakkında saçma sapan konuştu.)
- I wish she would stop blathering and listen to me. (Keşke o laf kalabalığı yapmayı bıraksa ve beni dinlese.)
- The salesman blathered on about the features of the product. (Satıcı, ürünün özellikleri hakkında saçma sapan konuştu.)
- My boss blathers on and on during meetings. (Patronum toplantılarda sürekli saçma sapan konuşur.)
- He blathered on about his expensive car. (O, pahalı arabası hakkında saçma sapan konuştu.)
- I don’t have the patience for his blather. (Onun saçma sapan konuşmalarına sabrım yok.)
- She blathered on about her health problems. (O, sağlık sorunları hakkında saçma sapan konuştu.)
- The professor blathered on about his research. (Profesör, araştırması hakkında saçma sapan konuştu.)
- I wish he would stop blathering and take action. (Keşke o laf kalabalığı yapmayı bıraksa ve harekete geçse.)
- The talk show host blathered on about politics. (Talk show sunucusu, politika hakkında saçma sapan konuştu.)
- I had to listen to his blather for hours. (Saatler boyunca onun saçma sapan konuşmalarını dinlemek zorunda kaldım.)
- Her blathering was making me anxious. (Onun laf kalabalığı bana kaygı yapıyordu.)
- He blathered on about his new gadget. (O, yeni alet edevatı hakkında saçma sapan konuştu.)
- I tuned out his blather and started daydreaming. (Onun laf kalabalığını yok saydım ve hayallere daldım.)
- The customer blathered on about her complaints. (Müşteri, şikayetleri hakkında saçma sapan konuştu.)
- She couldn’t stop blathering about her celebrity crush. (O, ünlü hayranlığı hakkında laf kalabalığı yapamadı.)
- His blather was interrupting my work. (Onun laf kalabalığı işimi kesiyordu.)
- The comedian blathered on and on, but nobody was laughing. (Komedyen, sürekli saçma sapan konuşuyordu ama kimse gülmüyordu.)
- I had to endure his blathering during the entire flight. (Tüm uçuş boyunca onun laf kalabalığını katlanmak zorunda kaldım.)
- The blogger blathered on about her daily routine. (Blogger, günlük rutini hakkında saçma sapan konuştu.)
- I wish she would stop blathering and apologize. (Keşke o laf kalabalığı yapmayı bıraksa ve özür dilese.)
Overall, blather can be used to describe excessive or pointless talking, and can be used in a variety of contexts, from personal conversations to political speeches.
Hemen Yorum Yaz