Blarney İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blarney İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blarney Nedir?

Blarney, İrlanda’da bulunan bir kale ve bu kaledeki Blarney Taşı’nın özellikle İrlandalıların yararlanmak için öpülen bir taş olduğu düşünülür. Aynı zamanda “blarney” kelimesi, övgü dolu ancak samimiyetsiz ya da aldatıcı konuşma anlamına da gelir.

Örnek Cümleler:

  1. Don’t believe everything he says, he’s known for his blarney. (Onun dediklerine her zaman inanma, o blarney yaptığı ile tanınır.)
  2. I’m not sure if he’s telling the truth or just using blarney to flatter us. (Doğruyu söylüyor mu yoksa bizi övmek için blarney mi yapıyor emin değilim.)
  3. The politician’s blarney was so convincing that many people believed him. (Politikacının blarney’i o kadar ikna ediciydi ki birçok insan ona inandı.)
  4. She used her blarney to get out of trouble. (Sorunlardan kurtulmak için blarney kullanmıştı.)
  5. He had a way with words, his blarney was irresistible. (Sözleriyle harikalar yaratıyordu, blarney’i çekilmezdi.)
  6. I can’t believe he fell for her blarney. (Onun blarney’ine inandığına inanamıyorum.)
  7. The salesman’s blarney didn’t fool me, I knew he was lying. (Satıcının blarney’si beni kandıramadı, yalan söylediğini biliyordum.)
  8. I don’t like it when people use blarney to manipulate others. (İnsanların başkalarını manipüle etmek için blarney kullanmasını sevmem.)
  9. Her blarney was so over the top that it was obvious she was lying. (Onun blarney’si o kadar abartılıydı ki yalan söylediği açıktı.)
  10. I can’t stand his blarney, it’s so insincere. (Onun blarney’ine katlanamıyorum, çok samimiyetsiz.)
  11. The politician’s blarney was exposed when the truth came out. (Gerçekler ortaya çıkınca politikacının blarney’i deşifre edildi.)
  12. She used her blarney to get the promotion she wanted. (İstediği terfii almak için blarney kullandı.)
  13. I don’t trust him, he’s always full of blarney. (Ona güvenmiyorum, her zaman blarney dolu.)
  14. His blarney was so convincing that he convinced me to lend him money. (Blarney’i o kadar ikna ediciydi ki ona para ödünç vermem için beni ikna etti.)
  15. The salesman’s blarney was so transparent that nobody believed him. (Satıcının blarney’si o kadar açıktı ki kimse ona inanmadı.)
  16. She used her blarney to get out of a

difficult situation. (Zor bir durumdan kurtulmak için blarney kullanmıştı.)
17. The politician’s blarney didn’t work on the skeptical audience. (Politikacının blarney’i şüpheci izleyiciler üzerinde işe yaramadı.)

  1. I hate it when people use blarney to manipulate me. (Beni manipüle etmek için blarney kullandıklarında hoşlanmam.)
  2. His blarney was so smooth that I almost believed him. (Blarney’i o kadar akıcıydı ki neredeyse ona inanacaktım.)
  3. She was known for her blarney, but nobody took her seriously. (Blarney yapmakla ünlüydü, ama kimse onu ciddiye almıyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.