Blank İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blank İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blank

Blank kelimesi, boş, dolu olmayan veya yazısız bir sayfa veya nesneyi ifade eder.

Örnek Cümleler:

1. The teacher handed out a blank piece of paper to the students. (Öğretmen öğrencilere boş bir kağıt dağıttı.)
2. I drew a blank when I tried to remember his name. (İsmi hatırlamaya çalıştığımda boşlukta kaldım.)
3. The computer screen was blank, indicating a technical problem. (Bilgisayar ekranı boştu, bir teknik problem olduğunu gösteriyordu.)
4. She stared at him blankly, not understanding what he was saying. (O, ona boş boş bakarak ne dediğini anlamadı.)
5. The bullet missed him and hit the blank wall behind him. (Mermi ona isabet etmedi ve arkasındaki boş duvara çarptı.)
6. He handed her a blank check and told her to fill it out herself. (Boş bir çek verdi ve kendisi doldurmasını söyledi.)
7. The space on the form for my address was left blank. (Formda adresim için ayrılan alan boş bırakıldı.)
8. The book was full of blank pages, waiting to be filled with ideas. (Kitap, fikirlerle doldurulmak için bekleyen boş sayfalarla doluydu.)
9. She gave him a blank stare and then turned away. (Ona boş bir bakış attı ve sonra döndü.)
10. The screen displayed a blank message, indicating that the system was down. (Ekran, sistemin çökmüş olduğunu gösteren boş bir mesaj görüntüledi.)
11. The canvas was blank, waiting for the artist’s touch. (Tuval boştu, sanatçının dokunuşunu bekliyordu.)
12. I left the last question on the test blank because I didn’t know the answer. (Testteki son soruyu cevaplayamadığım için boş bıraktım.)
13. The room was completely blank, with no decorations or furniture. (Oda tamamen boştu, dekorasyon veya mobilya yoktu.)
14. She filled in the blank spaces on the crossword puzzle with a pen. (Çapraz bulmacadaki boşlukları bir kalemle doldurdu.)
15. The check was blank, so I wrote in the amount myself. (Çek boştu, bu yüzden miktarı kendim yazdım.)
16. The page was left blank intentionally, for the reader to fill in their own thoughts. (Sayfa bilerek boş bırakıldı, okuyucunun kendi düşüncelerini yazması için.)
17. The sky was blanketed with snow, making everything look white. (Gökyüzü karla örtülmüştü, her şey beyaz görünüyordu.)
18. The room was filled with blank faces, none of whom knew the answer. (Oda boş yüzlerle doluydu, hiçbiri cevabı bilmiyordu.)
19. She handed me a blank sheet of paper and told me to write down my thoughts. (Bana boş

bir kağıt verdi ve düşüncelerimi yazmamı söyledi.)
20. The actor drew a blank on his lines and had to improvise. (Oyuncu, repliklerini hatırlayamadı ve doğaçlama yapmak zorunda kaldı.)