Bestow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bestow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bestow

Türkçe Anlamı: vermek, bahşetmek, hediye etmek

1. The king decided to bestow a title upon his most loyal knight. (Kral, en sadık şövalyesine bir unvan bahşetmeye karar verdi.)
2. She wanted to bestow her collection of rare books to the university library. (O, nadir kitap koleksiyonunu üniversite kütüphanesine hibe etmek istedi.)
3. The Medal of Honor was bestowed upon the brave soldier for his valor in battle. (Savaştaki kahramanlığından dolayı, Cesaret Madalyası cesur askere verildi.)
4. The wealthy businessman decided to bestow a generous donation to the local hospital. (Zengin iş adamı, yerel hastaneye cömert bir bağışta bulunmaya karar verdi.)
5. It is considered an honor to bestow the key to the city upon a distinguished guest. (Tanınmış bir misafire şehrin anahtarını vermek bir onur olarak kabul edilir.)
6. The famous actor was bestowed with an award for his outstanding performance in the movie. (Ünlü oyuncu, filmdeki üstün performansı nedeniyle bir ödülle ödüllendirildi.)
7. She wanted to bestow her knowledge and skills upon the younger generation. (O, bilgi ve becerilerini genç nesle aktarmak istedi.)
8. The prestigious university decided to bestow an honorary degree upon the renowned scientist. (Saygın üniversite, ünlü bilim adamına fahri doktora verme kararı aldı.)
9. The company decided to bestow a promotion upon the hardworking employee. (Şirket, çalışkan çalışanına terfi verme kararı aldı.)
10. The parents decided to bestow a family heirloom upon their daughter as a wedding gift. (Ebeveynler, kızlarına bir düğün hediyesi olarak aile mirası verme kararı aldı.)
11. The ancient castle was bestowed with intricate carvings and beautiful artwork. (Eski kale, ince işçilikli oymalar ve güzel sanat eserleri ile süslendi.)
12. The queen decided to bestow a knighthood upon the loyal servant. (Kraliçe, sadık hizmetkara şövalyelik unvanı verme kararı aldı.)
13. The wealthy philanthropist decided to bestow a scholarship upon a deserving student. (Zengin hayırsever, hak eden bir öğrenciye burs verme kararı aldı.)
14. The CEO decided to bestow a bonus upon the top-performing employees. (CEO, en başarılı çalışanlara bir bonus verme kararı aldı.)
15. The famous artist was bestowed with an opportunity to showcase her artwork in a prestigious gallery. (Ünlü sanatçı, eserlerini saygın bir galeride sergileme fırsatı buldu.)
16. The king decided to bestow a pardon upon the prisoner who had shown remorse for his actions. (Kral, eylemlerinden pişmanlık duyan mahkuma affetme kararı aldı.)
17. The prestigious award was bestowed upon the scientist who had

made groundbreaking discoveries in his field. (Yenilikçi keşifler yapan bilim adamına saygın ödül verildi.)
18. The wealthy philanthropist decided to bestow a donation upon the struggling orphanage. (Zengin hayırsever, zor durumda olan yetimhaneye bir bağışta bulunma kararı aldı.)

19. The company decided to bestow a special recognition upon the employee who had gone above and beyond in their work. (Şirket, işlerinde özel bir başarı gösteren çalışana özel bir ödül verme kararı aldı.)
20. The generous couple decided to bestow a portion of their wealth upon various charitable organizations. (Cömert çift, çeşitli hayırsever kuruluşlara servetlerinin bir kısmını bağışlama kararı aldı.)