Bereft İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Bereft
Bereft, Türkçe anlamıyla mahrum kalmak, yoksun olmak, elinden alınmak, kaybetmek gibi anlamlara gelir.
- After her husband died, she was bereft of hope. (Kocası öldükten sonra, umutlarından mahrum kaldı.)
- He was bereft of his fortune after the stock market crash. (Borsa çöküşü sonrasında servetinden yoksun kaldı.)
- The earthquake left many people bereft of their homes. (Deprem birçok insanın evlerinden elinden alınmasına sebep oldu.)
- She felt bereft of love and companionship. (Aşktan ve arkadaşlıktan yoksun hissetti.)
- The child was bereft of a mother figure in his life. (Çocuk hayatında bir anne figüründen yoksun kaldı.)
- The refugees were bereft of basic necessities like food and water. (Mülteciler temel ihtiyaçları olan yiyecek ve su gibi şeylerden yoksun kaldılar.)
- The artist felt bereft of inspiration. (Sanatçı ilhamdan yoksun hissetti.)
- The country was bereft of a leader after the coup. (Darbe sonrası ülke bir liderden yoksun kaldı.)
- He was bereft of any sense of purpose in life. (Hayatta herhangi bir amaç hissetmekten yoksun kaldı.)
- She was bereft of any family or friends in the new city. (Yeni şehirde ailesinden veya arkadaşlarından yoksun kaldı.)
- The team was bereft of any strategy for winning the game. (Takım, oyunu kazanmak için herhangi bir stratejiden yoksun kaldı.)
- The homeless man was bereft of shelter in the cold winter. (Evsiz adam soğuk kışta barınaktan yoksun kaldı.)
- The prisoner was bereft of freedom for many years. (Mahkum uzun yıllar boyunca özgürlüğünden mahrum kaldı.)
- The student felt bereft of motivation to study for the exam. (Öğrenci sınava çalışmak için motivasyondan yoksun hissetti.)
- The village was bereft of electricity for several days. (Köy birkaç gün boyunca elektrikten yoksun kaldı.)
- The company was bereft of innovative ideas for their new project. (Şirket yeni projesi için yenilikçi fikirlerden yoksun kaldı.)
- The patient was bereft of any hope for recovery. (Hasta iyileşme umudundan yoksun kaldı.)
- The town was bereft of any cultural events or festivals. (Kasaba kültürel etkinlikler veya festivallerden yoksun kaldı.)
- The musician felt bereft of his passion for playing the instrument. (Müzisyen çalgı çalmak için tutkusundan yoksun hissetti.)
- The athlete was bereft of energy after running the marathon. (Sporcu maraton koştuğu
için enerjisinden yoksun kaldı.)
Translation:
- Kocası öldükten sonra, umutlarından mahrum kaldı.
- Borsa çöküşü sonrasında servetinden yoksun kaldı.
- Deprem birçok insanın evlerinden elinden alınmasına sebep oldu.
- Aşktan ve arkadaşlıktan yoksun hissetti.
- Çocuk hayatında bir anne figüründen yoksun kaldı.
- Mülteciler temel ihtiyaçları olan yiyecek ve su gibi şeylerden yoksun kaldılar.
- Sanatçı ilhamdan yoksun hissetti.
- Darbe sonrası ülke bir liderden yoksun kaldı.
- Hayatta herhangi bir amaç hissetmekten yoksun kaldı.
- Yeni şehirde ailesinden veya arkadaşlarından yoksun kaldı.
- Takım, oyunu kazanmak için herhangi bir stratejiden yoksun kaldı.
- Evsiz adam soğuk kışta barınaktan yoksun kaldı.
- Mahkum uzun yıllar boyunca özgürlüğünden mahrum kaldı.
- Öğrenci sınava çalışmak için motivasyondan yoksun hissetti.
- Köy birkaç gün boyunca elektrikten yoksun kaldı.
- Şirket yeni projesi için yenilikçi fikirlerden yoksun kaldı.
- Hasta iyileşme umudundan yoksun kaldı.
- Kasaba kültürel etkinlikler veya festivallerden yoksun kaldı.
- Müzisyen çalgı çalmak için tutkusundan yoksun hissetti.
- Sporcu maraton koştuğu için enerjisinden yoksun kaldı.
Hemen Yorum Yaz