Benumb İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Benumb İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Benumb kelimesinin Türkçe anlamı:

Benumb kelimesi “uyuşturmak” veya “hisleri köreltmek” anlamlarına gelir.

Örnek cümleler:

1. The cold weather began to benumb my fingers. (Soğuk hava parmaklarımı uyuşturmaya başladı.)
2. The shock of the news seemed to benumb her for a moment. (Haberin şoku bir an için onu hissizleştirmiş gibi göründü.)
3. He was so benumbed by fear that he couldn’t move. (Korkudan o kadar hissizleşmişti ki hareket edemiyordu.)
4. The medication can benumb your senses. (İlaç hislerinizi köreltebilir.)
5. The cold water benumbed my toes. (Soğuk su ayak parmaklarımı uyuşturdu.)
6. She tried to focus, but the monotony of the task benumbed her mind. (Odaklanmaya çalıştı, ancak işin monotonluğu zihnini uyuşturdu.)
7. The shock of the accident had benumbed him to the point where he couldn’t even speak. (Kazanın şoku onu öyle bir hale getirmişti ki konuşamıyordu bile.)
8. His arm was benumbed after lying on it for so long. (Kolunu çok uzun süre üzerinde yatırdığı için uyuştu.)
9. The anesthetic will benumb the area so you won’t feel any pain. (Anestezik bölgeyi uyuşturacak, böylece herhangi bir acı hissetmeyeceksiniz.)
10. The boring lecture benumbed the entire audience. (Sıkıcı ders tüm izleyicileri uyuşturdu.)
11. The shock of losing her job benumbed her emotions for a while. (İşini kaybetmenin şoku bir süreliğine duygularını uyuşturdu.)
12. The freezing cold water quickly benumbed my skin. (Donmuş soğuk su hızla tenimi uyuşturdu.)
13. The repetitive nature of the task began to benumb my mind. (İşin tekrarlayıcı doğası zihnimin hissini köreltmeye başladı.)
14. The medication made him feel benumbed and disconnected from reality. (İlaç onu hissiz ve gerçeklikten kopuk hissettirdi.)
15. The fear of flying benumbed her to the point where she couldn’t even board the plane. (Uçak korkusu onu öyle bir hale getirdi ki uçağa bile binemedi.)
16. The long drive benumbed her legs and she had to stretch them out. (Uzun sürüş bacaklarını uyuşturdu ve onları germek zorunda kaldı.)
17. The monotonous work environment had benumbed her to the point where she was no longer productive. (Monoton iş ortamı onu öyle bir hale getirdi ki artık verimli değildi.)
18. The cold winter air began to benumb her nose and cheeks. (Soğuk kış havası burun ve yanaklarını uyuşturmaya başlad

19. The pain medication helped to benumb the sharp pain in her shoulder. (Ağrı kesici, omzundaki keskin ağrıyı uyuşturdu.)
20. The overwhelming grief benumbed her to the point where she couldn’t even cry. (Baskın gelen kederi öyle bir hale getirdi ki bile ağlayamadı.)

(Her ne kadar benumb kelimesi olumsuz bir etkiye sahip olsa da, cümlelerde kullanım şekli cümlelerin tamamına bağlı olarak değişebilir.)