Bell Ringer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bell Ringer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bell Ringer Nedir?


Bell ringer, kelime anlamıyla çan çalıcısı anlamına gelir. Fakat daha geniş bir anlamı vardır. Bell ringer, genellikle okullarda, kiliselerde veya toplum merkezlerinde yapılan bir etkinliktir. Bell ringerlar, genellikle belirli bir zaman aralığında belirli bir çan çalma ritüeli gerçekleştirirler.

Örnek Cümleler:

  1. The bell ringer rang the church bell to announce the start of the service. (Çan çalıcısı, ibadetin başladığını duyurmak için kilise çanını çaldı.)
  2. Mary is the best bell ringer in our school. (Mary, okulumuzdaki en iyi çan çalıcısıdır.)
  3. The bell ringer starts ringing the bell at 8 o’clock every morning. (Çan çalıcısı, her sabah saat 8’de çanı çalmaya başlar.)
  4. The bell ringer played a beautiful melody on the bells. (Çan çalıcısı, çanlarda güzel bir melodi çaldı.)
  5. The bell ringer was so good that he could play complex tunes on the bells. (Çan çalıcısı o kadar iyiydi ki, çanlarda karmaşık melodiler çalabilirdi.)
  6. The bell ringer stopped ringing the bell when he saw the funeral procession. (Çan çalıcısı, cenaze alayını görünce çanı çalmayı bıraktı.)
  7. The bell ringer wore special gloves to protect his hands while playing the bells. (Çan çalıcısı, çanları çalarken ellerini korumak için özel eldivenler giyiyordu.)
  8. The bell ringer’s job was to ring the bell every hour to mark the passing of time. (Çan çalıcısının işi, saat başı çanı çalarak zamanın geçişini işaret etmekti.)
  9. The bell ringer practiced for hours every day to perfect his craft. (Çan çalıcısı, becerisini mükemmelleştirmek için her gün saatlerce çalışıyordu.)
  10. The bell ringer was a crucial part of the school’s morning routine. (Çan çalıcısı, okulun sabah rutininin önemli bir parçasıydı.)
  11. The bell ringer used different techniques to create different sounds on the bells. (Çan çalıcısı, farklı sesler oluşturmak için farklı teknikler kullandı.)
  12. The bell ringer had to climb up to the top of the bell tower to ring the bell. (Çan çalıcısı, çanı çalmak için çan kulesinin en üstüne tırmanmak zorundaydı.)
  13. The bell ringer’s hands were covered in calluses from years of playing the bells. (Çan çalıcısının elleri yıllar boyunca çanları çalmaktan dolayı nasırlıydı.)
  14. The bell ringer rang the bell to signal the end of the school day. (Çan çalıcısı, okul gün

ünün sonunu işaret etmek için çanı çaldı.)
15. The bell ringer had to be careful not to hit the bells too hard and damage them. (Çan çalıcısının, çanları çok sert vurup zarar vermemesi için dikkatli olması gerekiyordu.)

  1. The bell ringer was honored for his many years of service to the church. (Çan çalıcısı, kiliseye yaptığı uzun yıllar hizmetleri nedeniyle onurlandırıldı.)
  2. The bell ringer’s melody filled the town square and brought joy to all who heard it. (Çan çalıcısının melodisi, şehir meydanını doldurdu ve duyan herkesi sevince boğdu.)
  3. The bell ringer’s job was to ring the bell at the start and end of each class period. (Çan çalıcısının işi, her ders saatine başlangıç ve bitişinde çanı çalmaktı.)
  4. The bell ringer’s rhythmic ringing of the bell could be heard from miles away. (Çan çalıcısının ritmik çan çalması mil uzaktan duyulabiliyordu.)
  5. The bell ringer was a beloved figure in the community and was respected by all who knew him. (Çan çalıcısı, toplumda sevilen bir kişilikti ve onu tanıyan herkes tarafından saygı duyuluyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.