Be Bereft İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Be Bereft İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bereft: (adj.) deprived of or lacking something, especially a non-material asset

Bereft, bir şeyden yoksun veya mahrum olmak anlamında kullanılan bir sıfattır.

1. After her father passed away, she felt completely bereft of support. (Babası öldükten sonra, tamamen desteksiz hissetti.)
2. The small village was bereft of basic amenities. (Küçük köy temel olanaklardan yoksundu.)
3. The family was bereft of hope after hearing the tragic news. (Aile, trajik haberleri duyduktan sonra ümitlerinden yoksundu.)
4. The refugee camp was bereft of medical supplies. (Mülteci kampı tıbbi malzemelerden yoksundu.)
5. She felt bereft of ideas for her project. (Projesi için fikirlerinden yoksun hissetti.)
6. The town was left bereft of its historic buildings after the earthquake. (Şehir, deprem sonrası tarihi binalarından yoksun kaldı.)
7. The child was bereft of his favorite toy. (Çocuk, favori oyuncaklarından yoksun kaldı.)
8. The novel was bereft of any memorable characters. (Roman, unutulmaz karakterlerden yoksundu.)
9. The film’s plot was bereft of any surprises. (Film, herhangi bir sürprizden yoksundu.)
10. The company was bereft of new ideas to boost its sales. (Şirket, satışlarını artırmak için yeni fikirlerden yoksundu.)
11. The old man was bereft of his hearing. (Yaşlı adam işitme duyusundan yoksundu.)
12. The city was bereft of clean drinking water. (Şehir, temiz içme suyundan yoksundu.)
13. The team was bereft of its star player due to injury. (Takım, yaralanma nedeniyle yıldız oyuncusundan yoksundu.)
14. The landscape was bereft of any signs of life. (Manzara, hayat belirtilerinden yoksundu.)
15. The artist’s latest work was bereft of color. (Sanatçının son çalışması renklerden yoksundu.)
16. The museum exhibit was bereft of any interactive elements. (Müze sergisi herhangi bir etkileşim ögesinden yoksundu.)
17. The play was bereft of a coherent storyline. (Oyun, tutarlı bir hikayeden yoksundu.)
18. The classroom was bereft of students during summer break. (Yaz tatili sırasında sınıf öğrencilerden yoksundu.)
19. The poem was bereft of any rhyme or meter. (Şiir, herhangi bir uyak veya ölçüden yoksundu.)
20. The animal sanctuary was bereft of funding to care for its inhabitants. (Hayvan koruma alanı sakinlerini bakmak için fonlardan yoksundu.)

Bereft: (verb) past participle of bereave, meaning to be deprived of a loved one through death

Bereft aynı zamanda “bereave” fiilinin geçmiş zaman ortacıdır ve sevilen bir kişinin ölümüyle yoksun kalmak anlamına gelir.

1. She was still bereft after losing her husband. (Eşini kaybettikten sonra hala yoksun hissetti.)
2. The family was bereft of their son after the car accident. (Aile, araba kazasından sonra oğullarından yoksun kaldı.)
3. He was completely bereft after his mother’s passing. (Annesinin ölümünden sonra tamamen yoksun hissetti.)
4. The young girl was bereft after her best friend moved away. (En iyi arkadaşı taşındıktan sonra genç kız yoksun hissetti.)
5. The community was bereft after the tragic loss of a beloved teacher. (Sevilen bir öğretmenin trajik kaybından sonra topluluk yoksun hissetti.)
6. The entire school was bereft after a student died in a car accident. (Bir öğrencinin araba kazasında ölmesinden sonra tüm okul yoksun hissetti.)
7. The town was bereft after a popular restaurant burned down. (Popüler bir restoranın yıkılmasından sonra şehir yoksun hissetti.)
8. The family was bereft of their grandfather after he passed away peacefully in his sleep. (Huzurlu bir şekilde uyurken büyük babalarını kaybettikten sonra aile yoksun hissetti.)
9. The church was bereft of its beloved pastor after he retired. (Sevilen pastörü emekli olduktan sonra kilise yoksun kaldı.)
10. The community was bereft of a young athlete after he died suddenly during a game. (Aniden oyun sırasında ölen bir genç sporcu nedeniyle topluluk yoksun kaldı.)
11. She was completely bereft of her brother after he was killed in action. (Aksiyonda öldürülen kardeşi nedeniyle tamamen yoksun hissetti.)
12. The family was bereft of their daughter after a long battle with illness. (Uzun bir hastalıkla mücadele ettikten sonra kızlarını kaybettikleri için aile yoksun kaldı.)
13. The city was bereft of a beloved mayor after his sudden death. (Aniden ölümüyle sevilen belediye başkanından dolayı şehir yoksun kaldı.)
14. The school was bereft of a popular teacher after she moved to another state. (Başka bir eyalete taşındıktan sonra popüler bir öğretmenin okuldan ayrılması nedeniyle okul yoksun kaldı.)
15. The family was bereft of their dog after he was hit by a car. (Araba çarpması sonucu köpeklerini kaybettikleri için aile yoksun kaldı.)
16. The village was bereft of its doctor after she retired. (Emekli olan doktor nedeniyle köy yoksun kaldı.)
17. The team was