Awkward İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Awkward kelimesinin Türkçe Anlamı:
Garip, çetrefilli, sıkıntılı veya rahatsız edici bir durumda hissedilen.
Örnek Cümleler:
- It was so awkward when I accidentally walked into the wrong room at the party. (Partide yanlış odaya yanlışlıkla girdiğimde çok rahatsız ediciydi.)
- I always feel awkward when I’m the only person in the elevator. (Asansörde sadece benim olduğum zaman her zaman rahatsız hissederim.)
- The silence between us was getting awkward. (Aramızdaki sessizlik rahatsız edici bir hal almaya başladı.)
- It’s awkward to ask for a raise when your boss is having financial problems. (Patronunuzun maddi sorunları varken zam istemek rahatsız edicidir.)
- I tried to make a joke, but it fell awkwardly flat. (Bir şaka yapmaya çalıştım, ama başarısız oldu ve ortam rahatsız edici bir hal aldı.)
- I feel awkward around my ex-boyfriend. (Eski erkek arkadaşımın yanında kendimi rahatsız hissederim.)
- She gave an awkward smile when she realized she had made a mistake. (Bir hata yaptığını fark edince garip bir gülücük attı.)
- It’s always awkward when you accidentally call someone by the wrong name. (Birisine yanlışlıkla yanlış isimle hitap etmek her zaman rahatsız edicidir.)
- I feel awkward when people sing “Happy Birthday” to me. (İnsanlar bana “Doğum günün kutlu olsun” şarkısını söylediklerinde rahatsız hissederim.)
- The conversation became awkward when someone brought up a controversial topic. (Tartışmalı bir konu açıldığında konuşma rahatsız edici bir hal aldı.)
- He had an awkward gait because of his injured leg. (Sakatlanan bacağı nedeniyle garip bir şekilde yürüyordu.)
- I feel awkward when I have to make a phone call in front of other people. (Diğer insanların önünde telefon görüşmesi yapmak zorunda kald
ığımda kendimi rahatsız hissederim.)
- The new employee felt awkward in the office because she didn’t know anyone yet. (Yeni çalışan henüz kimseyi tanımadığı için ofiste garip hissetti.)
- It’s awkward when you realize you’re wearing the same outfit as someone else. (Bir başkasıyla aynı kıyafeti giydiğinizi fark ettiğinizde rahatsız edicidir.)
- He told an awkward joke that nobody laughed at. (Kimse gülmeyen garip bir şaka yaptı.)
- I feel awkward when I have to eat alone in a restaurant. (Restoranda yalnız yemek yemek zorunda kaldığımda kendimi rahatsız hissederim.)
- The conversation became awkward when they realized they were talking about two different things. (İkisi farklı şeyler hakkında konuştuklarını fark edince, konuşma rahatsız edici bir hal aldı.)
- She had an awkward encounter with her ex-boyfriend at the grocery store. (Markette eski erkek arkadaşıyla garip bir karşılaşma yaşadı.)
- It’s awkward to be the only one at a party who doesn’t know anyone. (Partide kimseyi tanımayan tek kişi olmak rahatsız edicidir.)
- The teacher made an awkward mistake in front of the class. (Öğretmen sınıfın önünde garip bir hata yaptı.)
Hemen Yorum Yaz