Awe İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Awe
Awe, hayranlık, saygı, korku veya korku gibi duyguların neden olduğu duygu durumudur.
Örnek cümleler:
- I stood in awe of the breathtaking view of the sunset. (Ben günbatımının nefes kesen manzarası karşısında hayranlıkla durdum.)
- The audience watched in awe as the acrobat performed dangerous stunts. (seyirci, akrobat tehlikeli numaralarını yaparken hayranlıkla izledi.)
- She felt awe when she entered the magnificent cathedral. (O muhteşem katedrala girdiğinde hayranlık duydu.)
- The students were in awe of their strict teacher. (Öğrenciler sıkı öğretmenleri karşısında saygı ile durdular.)
- The sheer size of the mountain filled me with awe. (Dağın büyüklüğü beni hayranlıkla doldurdu.)
- The child looked at the lion in awe. (Çocuk aslanı hayranlıkla izledi.)
- The athletes felt a sense of awe when they entered the Olympic stadium. (Sporcular olimpik stadyuma girdiklerinde hayranlık hissi duydular.)
- The artist’s work was met with awe and admiration from the critics. (Sanatçının eseri eleştirmenler tarafından hayranlık ve takdirle karşılandı.)
- The eerie silence of the abandoned house filled her with awe. (Terk edilmiş evin ürkütücü sessizliği onu hayranlıkla doldurdu.)
- The majestic elephant commanded awe and respect. (Muhteşem fil saygı ve hayranlık uyandırdı.)
- The grandeur of the palace left him in awe. (Sarayın görkemi onu hayran bıraktı.)
- The audience was in awe of the singer’s powerful voice. (Seyirci şarkıcının güçlü sesi karşısında hayranlıkla izledi.)
- The scientist’s groundbreaking discovery was met with awe and wonder. (Bilim adamının çığır açan keşfi hayranlık ve şaşkınlıkla karşılandı.)
- The beauty of the snow-capped mountain range filled her with awe. (Karla kaplı dağ silsilesinin güzelliği onu hayranlıkla doldurdu.)
- The sight of the majestic eagle soaring through the sky filled me with awe. (Muhteşem kartalın gökyüzünde süzülüşü beni hayranlıkla doldurdu.)
- The historical significance of the ancient ruins left the archaeologist in awe. (Eski kalıntıların tarihi önemi arkeologu hayran bıraktı.)
- The power and beauty of the thunderstorm filled her with awe. (Fırtınanın gücü ve güzelliği onu hayranlıkla doldurdu.)
- The intricacy of the design left the architect in awe. (Tasarımın karmaşıklığı mimarı hayran bıraktı.)
- The immense talent of the young musician filled the judges with awe. (Genç müzisyenin büyük yetene
- The immensity of the universe and its mysteries fills many people with awe. (Evrenin büyüklüğü ve gizemleri birçok insanı hayranlıkla doldurur.)
(Türkçe karşılıklar parantez içinde verilmiştir.)
NOT: Renkli yazı kullanımı desteklenmediği için örnek cümlelerin İngilizce halleri kalın olarak yazılmıştır.
Hemen Yorum Yaz