Avail İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Avail İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Avail (fiil) – mevcut olmak, faydalanmak, yararlanmak

1. I will avail myself of this opportunity. (Bu fırsattan yararlanacağım.)
2. The facilities are available for use. (Tesisler kullanıma hazır.)
3. He made his services available to us. (Hizmetlerini bizim için kullanılabilir hale getirdi.)
4. She availed herself of the resources provided. (Sağlanan kaynaklardan faydalandı.)
5. The company avails itself of the latest technology. (Şirket en son teknolojiden yararlanır.)
6. We must avail ourselves of every opportunity. (Her fırsattan yararlanmalıyız.)
7. He availed himself of the chance to speak. (Konuşma fırsatından yararlandı.)
8. The room is available for booking. (Oda rezervasyon için mevcut.)
9. She availed herself of the opportunity to travel. (Seyahat etme fırsatını değerlendirdi.)
10. They availed themselves of his expertise. (Onun uzmanlığından faydalandılar.)
11. The benefits of the program are available to all. (Programın faydaları herkese açıktır.)
12. He availed himself of the information provided. (Sağlanan bilgilerden yararlandı.)
13. The company availed itself of the government subsidy. (Şirket hükümet desteğinden yararlandı.)
14. She availed herself of the opportunity to study abroad. (Yurt dışında okuma fırsatından yararlandı.)
15. The product is now available in stores. (Ürün şimdi mağazalarda mevcut.)
16. They availed themselves of the chance to invest. (Yatırım yapma fırsatından yararlandılar.)
17. The resources are available to anyone who needs them. (Kaynaklar ihtiyaç duyan herkese açıktır.)
18. He availed himself of the offer. (Tekliften yararlandı.)
19. The company availed itself of the opportunity to expand. (Şirket genişleme fırsatından yararlandı.)
20. She availed herself of the support available to her. (Ona sunulan desteği kullandı.)

Avail (isim) – yarar, fayda

1. I hope this information is of some avail to you. (Umarım bu bilgi sizin için bir yarar sağlar.)
2. The new policy will be of great avail to the company. (Yeni politika şirkete büyük bir fayda sağlayacak.)
3. We must work together for the avail of the community. (Toplumun yararı için birlikte çalışmalıyız.)
4. The avail of the program is still being evaluated. (Programın faydası hala değerlendiriliyor.)
5. He saw no avail in continuing the argument. (Tartışmaya devam etmenin hiçbir faydasını göremedi.)
6. The avail of the new technology is evident. (Yeni teknolojinin faydası açıktır.)
7. She put forth every effort for the avail of her business. (İşinin faydası için her çabayı gösterdi.)
8. The avail of the therapy was evident in his recovery. (Terapinin faydası iyileşmesinde açıktı.)
9. He worked tirelessly for the avail of his community. (Toplumun yararı için yorulmadan çalıştı.)
10. The avail of the project will be measured by its impact. (Projenin faydası etkisiyle ölçülecek.)
11. She saw no avail in pursuing the matter further. (Meseleyi daha da ileri götürmenin faydasını göremedi.)
12. The avail of the program was evident in the students’ performance. (Programın faydası öğrencilerin performansında açıktı.)
13. He hoped the new policy would be of avail to his department. (Yeni politikanın bölümüne faydalı olacağını umdu.)
14. The avail of the research will be evident in the findings. (Araştırmanın faydası bulgularında açık olacak.)
15. She worked hard for the avail of her clients. (Müşterilerinin faydası için sıkı çalıştı.)
16. The avail of the plan will be evaluated after implementation. (Planın faydası uygulamadan sonra değerlendirilecek.)
17. He saw no avail in waiting any longer. (Daha fazla beklemenin hiçbir faydasını göremedi.)
18. The avail of the system was evident in the efficiency of the process. (Sistemin faydası işlemin verimliliğinde açıktı.)
19. She hoped her efforts would be of avail to her team. (Çabalarının takımına faydalı olacağını umdu.)
20. The avail of the service was evident in the satisfaction of the customers. (Hizmetin faydası müşterilerin memnuniyetinde açıktı.)