Audaciousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Audaciousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Audaciousness Nedir?

Audaciousness, Türkçe karşılığı “cesaretlilik, atılganlık” olan bir kelime olarak tanımlanabilir. Bir şeyi yaparken, bir fikri savunurken veya bir risk alırken ortaya çıkan cesaret ve kararlılık durumunu ifade eder.

Örnek Cümleler:

  1. She showed great audaciousness by standing up to the powerful CEO of the company. (Güçlü CEO’ya karşı durarak büyük bir cesaretlilik gösterdi.)
  2. The artist’s audaciousness was reflected in his daring and unconventional paintings. (Sanatçının cesaretliliği, cesur ve sıradışı resimlerinde yansıtıldı.)
  3. Their audaciousness in taking on the challenge paid off in the end. (Zorlu bir görevi üstlenerek gösterdikleri cesaretlilik sonunda ödülünü verdi.)
  4. I couldn’t believe the audaciousness of his proposal. (Önerisindeki cesaretliliğe inanamadım.)
  5. The team’s audaciousness in attempting the impossible made them legendary. (İmkansızı deneme cesaretleri onları efsaneleştirdi.)
  6. It takes audaciousness to pursue a career in the arts. (Sanat alanında kariyer yapmak için cesaret gerekiyor.)
  7. The group’s audaciousness in challenging the status quo led to significant changes. (Mevcut duruma meydan okuyarak gösterdikleri cesaret, önemli değişikliklere yol açtı.)
  8. His audaciousness in trying a new approach paid off in the end. (Yeni bir yaklaşım deneyerek gösterdiği cesaret, sonunda ödüllendirildi.)
  9. The audaciousness of their plan was both impressive and risky. (Planlarının cesaretliliği hem etkileyici hem de riskliydi.)
  10. I was impressed by her audaciousness in speaking up against injustice. (Haksızlığa karşı konuşarak gösterdiği cesaret beni etkiledi.)
  11. The team’s audaciousness in designing a radical new product paid off with its huge success. (Radikal bir yeni ürün tasarlayarak gösterdikleri cesaret, büyük başarıyla ödüllendirildi.)
  12. The audaciousness of their dream inspired others to follow in their footsteps. (Hayallerindeki cesaret, diğerlerinin de onların izinden gitmesine ilham verdi.)
  13. The company’s audaciousness in investing in a new technology paid off in the long run. (Yeni bir teknolojiye yatırım yaparak gösterdikleri cesaret, uzun vadede ödüllendirildi.)
  14. It was his audaciousness that allowed him to achieve his goals. (Hedeflerine ulaşmasına izin veren şey onun cesaretliliğiydi.)
  15. The audaciousness of her vision for the future inspired her team to work harder. (Gelecek için görüşünde gösterdiği cesaret, takımını daha çok çalışmaya teşvik etti.)
  1. The politician’s audaciousness in proposing radical reforms earned her both admirers and critics. (Radikal reformlar önererek gösterdiği cesaret, hem hayranları hem de eleştirmenleri kazandırdı.)
  2. The athlete’s audaciousness in attempting a new record set her apart from her competitors. (Yeni bir rekor denemek için gösterdiği cesaret, rakiplerinden ayrıldı.)
  3. The audaciousness of their plan to start a business in a recession was met with skepticism. (Durgun bir dönemde iş kurmak için gösterdikleri cesaret, şüpheyle karşılandı.)
  4. The artist’s audaciousness in combining different genres resulted in a unique and innovative style. (Farklı türleri birleştirerek gösterdiği cesaret, benzersiz ve yenilikçi bir tarza yol açtı.)
  5. His audaciousness in asking for a raise impressed his boss, who saw it as a sign of confidence and ambition. (Maaş artışı isteme cesaretliliği patronunu etkiledi, ona özgüven ve hırsın bir işareti olarak görüldü.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.