Atrociousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Atrociousness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Atrociousness

Atrociousness Türkçe anlamıyla “dehşet vericilik, korkunçluk, acımasızlık” gibi anlamlara gelir. İşte bu kelimeyi kullanarak örnek cümleler:

1. The atrociousness of the crime shocked the entire community. (Suçun korkunçluğu tüm toplumu şoke etti.)
2. The atrociousness of the conditions in the factory was unacceptable. (Fabrika şartlarının acımasızlığı kabul edilemezdi.)
3. The film depicted the atrociousness of war in a realistic manner. (Film, savaşın dehşet vericiliğini gerçekçi bir şekilde yansıttı.)
4. The atrociousness of the dictator’s regime was well-documented. (Diktatörün rejiminin acımasızlığı iyi belgelenmişti.)
5. The atrociousness of the weather made it impossible to leave the house. (Hava durumunun dehşet vericiliği evden çıkmayı imkansız hale getirdi.)
6. The atrociousness of the treatment he received in prison was inhumane. (Cezaevinde aldığı acımasız muamele insanlık dışıydı.)
7. The atrociousness of the accident left a lasting impact on the survivors. (Kazanın korkunçluğu, hayatta kalanlar üzerinde kalıcı bir etki bıraktı.)
8. The atrociousness of the disease took a heavy toll on her health. (Hastalığın dehşet vericiliği, sağlığı üzerinde ağır bir etki bıraktı.)
9. The atrociousness of the pollution in the river was alarming. (Nehirdeki kirliliğin dehşet vericiliği endişe vericiydi.)
10. The atrociousness of the traffic made it difficult to get anywhere on time. (Trafikteki acımasızlık, zamanında herhangi bir yere ulaşmayı zorlaştırdı.)
11. The atrociousness of the abuse she suffered at the hands of her partner was heart-breaking. (Partnerinin elinde çektiği acımasızlık kalbi parçalayan bir durumdu.)
12. The atrociousness of the earthquake left the city in ruins. (Depremin dehşet vericiliği, şehri enkaza çevirdi.)
13. The atrociousness of the poverty in the region was evident. (Bölgedeki yoksulluğun dehşet vericiliği açıktı.)
14. The atrociousness of the racism he experienced on a daily basis was unbearable. (Günlük hayatında yaşadığı ırkçılığın dehşet vericiliği dayanılmazdı.)
15. The atrociousness of the hunger crisis in the country was a humanitarian disaster. (Ülkedeki açlık krizinin dehşet vericiliği bir insani felaketti.)
16. The atrociousness of the animal abuse in the circus was widely condemned. (Sirkindeki hayvan istismarının dehşet vericiliği geniş çapta kınandı

17. The atrociousness of the child labor in the textile industry was exposed by investigative journalists. (Tekstil endüstrisindeki çocuk işçiliğinin dehşet vericiliği, araştırmacı gazeteciler tarafından ortaya çıkarıldı.)
18. The atrociousness of the famine in the region was a result of government neglect. (Bölgedeki kıtlığın dehşet vericiliği, hükümetin ihmali sonucuydu.)
19. The atrociousness of the prison conditions was a violation of human rights. (Cezaevi şartlarının dehşet vericiliği, insan haklarının ihlaliydi.)
20. The atrociousness of the terrorist attack left the city in a state of shock. (Terör saldırısının dehşet vericiliği, şehri şok halinde bıraktı.)