At One Point İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

At One Point İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

One Point Nedir?

One Point kelimesi İngilizce bir kelime olup “bir nokta” anlamına gelir. Bu kelime, birçok farklı bağlamda kullanılabilir. Aşağıda, One Point kelimesinin farklı örneklerini görebilirsiniz:

1. I scored one point in the game. (Oyunun bir puanını kazandım.)
2. The argument he made had one good point. (Yaptığı argümanın bir iyi yanı vardı.)
3. She stood at the edge of the cliff, looking at the one point where the sky met the sea. (Uçurumun kenarında durdu ve gökyüzü ile denizin buluştuğu tek noktaya baktı.)

Örnek Cümleler:

1. The compass needle pointed towards one point in the distance. (Pusula iğnesi, uzakta tek bir noktaya doğru işaret ediyordu.)
2. The painting was beautiful, but there was one point where the colors didn’t blend well. (Tablo güzeldi, ancak renklerin iyi karışmadığı tek bir nokta vardı.)
3. The meeting will take place at one point during the conference. (Toplantı konferansın bir noktasında gerçekleşecek.)
4. There was only one point left to complete the puzzle. (Sadece tamamlanması gereken tek bir parça kalmıştı.)
5. The doctor explained the procedure to me, emphasizing one point in particular. (Doktor, özellikle bir noktaya vurgu yaparak prosedürü bana açıkladı.)
6. I have one point of advice for you: always read the instructions carefully. (Sana bir önerim var: her zaman talimatları dikkatlice oku.)
7. The teacher made one point clear: cheating would not be tolerated. (Öğretmen açık bir şekilde belirtti: kopya çekmek hoş karşılanmayacaktı.)
8. The detective focused on one point of evidence that could solve the case. (Dedektif, davayı çözebilecek bir kanıtın üzerine odaklandı.)
9. There was only one point of light in the darkness, a small candle on the table. (Karanlıkta tek bir ışık noktası vardı, masadaki küçük bir mum.)
10. The speaker made one point after another, building a strong argument. (Konuşmacı, birer birer noktalarını ortaya koyarak güçlü bir argüman oluşturdu.)
11. The map had one point marked as a potential danger zone. (Haritada, potansiyel bir tehlike bölgesi olarak işaretlenmiş tek bir nokta vardı.)
12. The photographer focused on capturing one point of interest in the crowded city street. (Fotoğrafçı, kalabalık şehir sokaklarında ilgi çeken tek bir noktaya odaklandı.)
13. The athlete missed the mark by one point and lost the competition. (Sporcu, bir puanla hedefi kaçırdı ve yarışmayı kaybetti.)
14. The music teacher emphasized one point during the lesson: practice

is crucial for improvement. (Müzik öğretmeni ders sırasında bir noktaya vurgu yaptı: gelişim için pratik yapmak çok önemlidir.)
15. The recipe had only one point that needed to be adjusted for personal taste. (Tarifte kişisel tat için ayarlanması gereken sadece bir nokta vardı.)

16. The novel had one point of suspense that kept the reader on edge until the end. (Romanın sonuna kadar okuyucuyu gerilimde tutan tek bir noktası vardı.)
17. The presentation had one point that stood out above the rest, making it memorable. (Sunumda diğerlerinden daha öne çıkan, unutulmayacak bir nokta vardı.)
18. The speech had only one point to convey: the importance of education. (Konuşmanın iletmek istediği tek bir nokta vardı: eğitimin önemi.)
19. The athlete was able to score the winning point in the final seconds of the game. (Sporcu, oyunun son saniyelerinde kazanan puanı atmayı başardı.)
20. The survey had only one point of interest that was relevant to the research question. (Araştırma sorusuna uygun tek bir ilgi noktası olan anket.)