Anxiously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Anxiously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Anxiously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Anxiously, “endişeli bir şekilde” anlamına gelir. Bu kelime, birçok farklı durumda kullanılabilir. İşte birkaç örnek:

1. She waited anxiously for the results of her test. (Sınav sonuçları için endişeyle bekledi.)
2. He paced anxiously around the room. (Odada endişeyle dolandı.)
3. The mother watched anxiously as her child crossed the busy street. (Çocuğu yoğun bir caddeyi geçerken annesi endişeyle izledi.)
4. He bit his nails anxiously while waiting for his interview. (Mülakatını beklerken tırnaklarını endişeyle ısırıyordu.)
5. The dog barked anxiously at the stranger. (Köpek yabancıya endişeyle havladı.)
6. She checked her phone anxiously for any updates. (Herhangi bir güncelleme için endişeyle telefonunu kontrol etti.)
7. He fidgeted anxiously in his seat during the flight. (Uçuş sırasında koltuğunda endişeyle kıpırdandı.)
8. She waited anxiously for her husband to return from his business trip. (Kocasının iş seyahatinden dönmesini endişeyle bekledi.)
9. He listened anxiously as the doctor delivered the test results. (Doktor test sonuçlarını verirken endişeyle dinledi.)
10. The students looked anxiously at the clock, hoping for class to be over soon. (Öğrenciler sınıfın kısa sürede bitmesini umarak endişeyle saate baktılar.)
11. She watched anxiously as the storm clouds rolled in. (Fırtına bulutları yaklaşırken endişeyle izledi.)
12. He felt anxiously unprepared for the upcoming exam. (Yaklaşan sınav için endişeyle hazırlıksız hissetti.)
13. She paced anxiously in the waiting room while her friend was in surgery. (Arkadaşı ameliyatta iken bekleme odasında endişeyle dolandı.)
14. He drove anxiously in the heavy rain. (Yoğun yağmurda endişeyle arabayı sürdü.)
15. She watched anxiously as the plane took off. (Uçak havalanırken endişeyle izledi.)
16. He waited anxiously for his girlfriend to arrive for their date. (Randevularında kız arkadaşının gelmesini endişeyle bekledi.)
17. She felt anxiously overwhelmed by the amount of work she had to do. (Yapması gereken iş miktarından endişeyle bunalıyor.)
18. He scanned the crowd anxiously for his lost child. (Kaybolan çocuğunu endişeyle kalabalığa baktı.)
19. She listened anxiously for any sound from the dark room. (Karanlık odadan herhangi bir ses gelip gelmediğini endişeyle dinledi.)
20. He watched anxiously as the stock market fluctuated. (Bors

daki dalgalanmaları endişeyle izledi.)