Angst İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Angst İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Angst Nedir?

Angst, endişe, kaygı ve korku gibi olumsuz duyguları ifade eden bir Almanca kelime. Genellikle yoğun bir kaygı hali anlamında kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. I’m feeling so much angst about the upcoming exam. (Yaklaşan sınavla ilgili çok fazla kaygı hissediyorum.)
  2. She’s been struggling with angst and depression for years. (Yıllardır kaygı ve depresyonla mücadele ediyor.)
  3. The protagonist in the novel is consumed by angst and a sense of hopelessness. (Romanın kahramanı kaygı ve umutsuzluk duygularıyla sarılı.)
  4. The political situation is causing angst and unrest among the citizens. (Siyasi durum, vatandaşlar arasında kaygı ve huzursuzluğa neden oluyor.)
  5. He has a lot of angst about the future of his career. (Kariyerinin geleceğiyle ilgili çok fazla kaygısı var.)
  6. The film captures the angst and disillusionment of the youth during that time period. (Film, o dönem gençliğinin kaygı ve hayal kırıklığını yakalıyor.)
  7. Her constant need for validation stems from a place of deep-seated angst. (Sürekli onay alma ihtiyacı, derin köklü bir kaygıdan kaynaklanıyor.)
  8. The artist’s work is characterized by an intense feeling of angst and alienation. (Sanatçının eserleri yoğun bir kaygı ve yalıtılmışlık hissiyle karakterize ediliyor.)
  9. Many people experience angst and uncertainty during major life transitions. (Birçok insan, hayatlarında büyük değişimler yaşarken kaygı ve belirsizlik hissediyor.)
  10. His music is often described as embodying the angst and frustration of a generation. (Müziği gençliğin kaygı ve hayal kırıklığını yansıtan bir tarzda tanımlanıyor.)
  11. The dark and moody atmosphere of the painting evokes a sense of angst and unease. (Tablonun karanlık ve kasvetli atmosferi kaygı ve huzursuzluk hissi uyandırıyor.)
  12. The constant pressure to succeed can lead to feelings of angst and inadequacy. (Başarıya ulaşma konusundaki sürekli baskı, kaygı ve yetersizlik hissi yaratabilir.)
  13. She tried to suppress her angst and put on a brave face for her family. (Ailesi için kaygısını bastırmaya ve cesur bir yüz göstermeye çalıştı.)
  14. The novel’s protagonist experiences a sense of existential angst and alienation from society. (Romanın kahramanı varoluşsal kaygı ve toplumdan uzaklaşma hissi yaşıyor.)
  15. Many people turn to alcohol or drugs to numb their feelings of angst and despair. (Birçok insan, kaygı ve umutsuzluk hislerini bastırmak için alkol veya uyuşturucu

kullanıyor.)
16. The character’s angst over his past mistakes is a central theme of the play. (Karakterin geçmiş hatalarıyla ilgili kaygısı, oyunun merkezi temasıdır.)

  1. The company’s recent layoffs have caused a great deal of angst among the employees. (Şirketin son zamanlardaki işten çıkarmaları, çalışanlar arasında büyük bir kaygı yarattı.)
  2. The novel’s haunting imagery captures the protagonist’s deep-seated angst and trauma. (Romanın ürkütücü imgeleri, kahramanın derin köklü kaygı ve travmasını yakalıyor.)
  3. Her fear of abandonment was rooted in a deep-seated sense of angst and insecurity. (Terk edilme korkusu, derin köklü bir kaygı ve güvensizlik hissinden kaynaklanıyordu.)
  4. The artist’s angsty lyrics and raw, emotional performances resonated with a generation of young people. (Sanatçının kaygılı sözleri ve ham, duygusal performansları, bir nesil genç insanla özdeşleşti.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.