Alone İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Alone (Yalnız)
Alone kelimesi, tek başına kalmayı veya diğerleriyle birlikte olmayan bir durumu ifade eder. İşte İngilizce’de “alone” kelimesinin kullanıldığı 20 cümle:
- I prefer to be alone sometimes. (Bazen yalnız olmayı tercih ederim.)
- She lives alone in a small apartment. (Küçük bir apartmanda yalnız yaşıyor.)
- He felt lonely and alone in the new city. (Yeni şehirde yalnız ve yalnız hissetti.)
- Alone in the dark, she was scared. (Karanlıkta yalnız kaldığında korktu.)
- He had to face the situation alone. (Durumla tek başına yüzleşmek zorundaydı.)
- She ate alone in the cafeteria. (Kafeteryada yalnız yemek yedi.)
- Alone on the island, he had to find a way to survive. (Adada yalnız kaldığında, hayatta kalmak için bir yol bulmak zorundaydı.)
- She went to the movie theater alone. (Sinemaya yalnız gitti.)
- I don’t want to spend my whole life alone. (Tüm hayatımı yalnız geçirmek istemiyorum.)
- He felt alone even though he was surrounded by people. (İnsanlarla çevrili olsa bile yalnız hissetti.)
- Alone in her room, she cried for hours. (Odada yalnız kaldığında saatlerce ağladı.)
- He enjoys hiking alone in the mountains. (Dağlarda yalnız yürümekten keyif alır.)
- She felt like she was the only one in the room, even though she wasn’t alone. (Odada tek başına olduğunu hissetti, oysa yalnız değildi.)
- Alone with her thoughts, she tried to make sense of everything. (Düşünceleriyle yalnız kaldığında, her şeyin anlamını çıkarmaya çalıştı.)
- He had to face his fears alone. (Korkularıyla tek başına yüzleşmek zorundaydı.)
- She was happy to be alone in the quiet of the countryside. (Kırsalın sessizliğinde yalnız olmaktan mutlu oldu.)
- Alone at home, she watched a movie. (Evinde yalnız kaldığında bir film izledi.)
- He didn’t want to be alone, but he needed some time to himself. (Yalnız olmak istemiyordu, ancak kendine zaman ayırmak zorundaydı.)
- She felt alone in the big city. (Büyük şehirde yalnız hissetti.)
- Alone in the forest, he had to find his way back to civilization. (Ormanda yalnız kaldığında, medeniyete geri dönmek için yolunu bulmak zorundaydı.)
- She was alone on her birthday, but she enjoyed the solitude. (Doğum gününde yalnızdı, ancak yalnızlıktan keyif aldı.)
- Alone in his office, he worked late into the night. (Ofisinde yalnız kaldığında gece geç saatlere kadar çalıştı.)
- She felt alone in a crowd of strangers. (Yabancıların arasında yalnız hissetti.)
- He went to the beach alone to clear his mind. (Zihnini boşaltmak için tek başına plaja gitti.)
- She felt alone in her grief after her grandmother’s death. (Büyükannesinin ölümünden sonra yasında yalnız hissetti.)
- Alone on stage, she performed her song for the first time. (Sahneye tek başına çıktığında, şarkısını ilk kez seslendirdi.)
- He enjoys cooking alone in the kitchen. (Mutfakta yalnız yemek yapmaktan hoşlanır.)
- She felt alone in her struggle with depression. (Depresyonla mücadele ettiği için yalnız hissetti.)
- Alone in the car, he sang his favorite songs at the top of his lungs. (Arabada yalnız kaldığında, favori şarkılarını yüksek sesle söyledi.)
- She walked alone in the park, enjoying the autumn colors. (Parkta yalnız yürüyerek, sonbahar renklerinin tadını çıkardı.)
Hemen Yorum Yaz