Alibi İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Alibi İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Alibi (Türkçe Anlamı: Mazeret, Bahane) İle İlgili Cümleler:

1. I need an alibi for my absence from work yesterday. (Dün işten ayrılışım için bir mazeretim gerekiyor.)
2. He couldn’t come up with a convincing alibi for his whereabouts during the crime. (Suç sırasındaki yerinin net bir mazereti yoktu.)
3. She gave a false alibi to protect her friend. (Arkadaşını korumak için sahte bir mazeret verdi.)
4. The suspect’s alibi was proven to be true by security camera footage. (Şüphelinin mazereti güvenlik kamerası görüntüleriyle doğrulandı.)
5. He had a valid alibi for the time of the robbery. (Soygunun gerçekleştiği zamana dair geçerli bir mazereti vardı.)
6. She used her sick child as an alibi for leaving the party early. (Partiden erken ayrılması için hasta çocuğunu mazeret olarak kullandı.)
7. The defendant’s alibi was discredited by several witnesses. (Davalının mazereti birkaç tanık tarafından çürütüldü.)
8. I can’t use traffic as an alibi for being late again. (Tekrar geç kalmamın sebebi olarak trafik mazeretini kullanamam.)
9. He was able to provide a credible alibi for his actions that night. (O geceki eylemlerine dair inandırıcı bir mazeret sağlayabildi.)
10. She thought up a clever alibi to explain her absence from the meeting. (Toplantıda yokluğunu açıklamak için akıllıca bir mazeret düşündü.)
11. He had no alibi for his absence from school. (Okuldan yokluğuna dair bir mazereti yoktu.)
12. The witness provided an alibi for the suspect, proving his innocence. (Tanık, şüphelinin masumiyetini kanıtlayarak onun için bir mazeret sağladı.)
13. He used a business trip as an alibi to cover up his affair. (Yasak aşkını örtbas etmek için bir iş seyahatini mazeret olarak kullandı.)
14. The suspect’s alibi fell apart under cross-examination. (Şüphelinin mazereti çapraz sorguda çöktü.)
15. She was able to corroborate her alibi with receipts and witness testimony. (Fişler ve tanık ifadeleriyle mazeretini doğrulayabildi.)
16. The defendant’s alibi was proven to be false by phone records. (Davalının mazereti telefon kayıtlarıyla yanıltıcı olduğu kanıtlandı.)
17. He gave an alibi for his late arrival at the meeting. (Toplantıya geç katılması için bir mazeret sundu.)
18. She had no alibi for her whereabouts at the time of the crime. (Suçun işlendiği zamandaki yerine dair bir mazereti yoktu.)
19. The suspect’s alibi was shaky at best and did not hold up in court. (Şüphelinin mazer

20. He made up a ridiculous alibi for why he didn’t show up to the party. (Partiye niye gelmediğine dair saçma bir mazeret uydurdu.)

Türkçe Anlamları:

1. mazeret
2. suçlama anında kanıtlanmış yerine ilişkin sav
3. bahane
4. mazeret
5. mazeret
6. mazeret
7. mazeret
8. bahane
9. mazeret
10. mazeret
11. mazeret
12. mazeret
13. mazeret
14. mazeret
15. mazeret
16. mazeret
17. mazeret
18. mazeret
19. mazeret
20. bahane