Air İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Air İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Air İle İlgili Cümleler

Air, Türkçe karşılığı olarak “hava” anlamına gelir. Aşağıda, İngilizce cümlelerde air kelimesinin kullanımına örnekler verilmiştir.

1. The air in the mountains is so fresh and clean. (Dağlardaki hava çok taze ve temizdir.)
2. The balloon rose up into the air. (Balon havaya yükseldi.)
3. The airplane flew through the air. (Uçak havada uçtu.)
4. I opened the window to let in some fresh air. (Pencereyi açtım, taze hava girmesi için.)
5. The athlete took a deep breath of air before the race. (Sporcu yarıştan önce derin bir nefes aldı.)
6. The wind carried the scent of flowers through the air. (Rüzgar, çiçek kokusunu havada taşıdı.)
7. The balloon slowly deflated and fell back to the air. (Balon yavaşça havasını kaybetti ve geri düştü.)
8. The plane’s air conditioning was not working properly. (Uçağın kliması düzgün çalışmıyordu.)
9. The air was filled with the sounds of birds chirping. (Hava kuşların cıvıltılarıyla doluydu.)
10. The diver took a deep breath of air before diving into the water. (Dalışçı, suya dalmadan önce derin bir nefes aldı.)
11. The kite soared high in the air. (Uçurtma havada yükseklerde süzüldü.)
12. The fire department used a helicopter to drop water from the air. (İtfaiye, helikopterle havadan su bıraktı.)
13. The air smelled of salt and seaweed at the beach. (Plajda hava tuz ve deniz yosunu kokuyordu.)
14. The fighter jets roared through the air during the airshow. (Savaş uçakları, hava gösterisi sırasında havada uğultu çıkardı.)
15. The hot air balloon slowly drifted across the sky. (Sıcak hava balonu yavaşça gökyüzünde sürüklendi.)
16. The mountain climber struggled to breathe in the thin air at high altitude. (Dağcı, yüksek rakımdaki seyrek havada nefes almada zorlandı.)
17. The air was thick with smoke from the forest fire. (Orman yangınından dolayı hava dumanla kalındı.)
18. The pilot adjusted the plane’s altitude to avoid hitting air turbulence. (Pilot, hava türbülansına çarpmamak için uçağın irtifasını ayarladı.)
19. The beach was filled with the sound of waves crashing into the air. (Plaj, dalga sesleriyle doluydu.)
20. The air pressure in the tires was too low, causing the car to handle poorly. (Lastiklerdeki hava basıncı çok düşüktü, bu da arabayı kötü yönetilir hale getirdi.)

21. The air pollution in the city is becoming a serious problem. (Şehirdeki hava kirliliği ciddi bir sorun haline geliyor.)
22. The astronaut wore a space suit to survive in the airless environment of space. (Astronot, uzaydaki hava olmayan ortamda hayatta kalmak için uzay tulumu giydi.)
23. The wind carried the kite high up in the air. (Rüzgar uçurtmayı havada yükseklere taşıdı.)
24. The concert was held in the open air, under the stars. (Konser, yıldızların altında açık havada yapıldı.)
25. The smell of freshly baked bread filled the air in the bakery. (Fırında taze pişmiş ekmek kokusu havayı doldurdu.)
26. The air was thick with the smell of gasoline at the gas station. (Benzin istasyonunda hava benzin kokusuyla kalındı.)
27. The windmill generated electricity by harnessing the power of the air. (Rüzgar değirmeni, havanın gücünü kullanarak elektrik üretti.)
28. The astronaut had to rely on bottled air to breathe while on the moon. (Astronot, ayda iken nefes almak için şişelenmiş hava kullanmak zorunda kaldı.)
29. The air was damp and humid in the rainforest. (Yağmur ormanında hava nemli ve nemliydi.)
30. The kite got tangled in the tree branches and was stuck in the air. (Uçurtma ağaç dallarına takıldı ve havada sıkıştı.)