Aghast İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Aghast İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Aghast

Aghast kelimesi Türkçede “dehşete düşmüş, şaşkın, afallamış” gibi duyguları ifade eden bir sıfattır.

1. I was aghast when I heard the news of the accident. (Kazanın haberini duyunca dehşete düştüm.)
2. The audience was aghast at the terrible performance. (Kötü performans karşısında izleyiciler şaşkına döndü.)
3. She was aghast to find out she had failed the exam. (Sınavı geçemediğini öğrenince afalladı.)
4. He was aghast when he realized he had lost his wallet. (Cüzdanını kaybettiğini fark edince dehşete düştü.)
5. The villagers were aghast at the sight of the devastation caused by the earthquake. (Deprem sonrası meydana gelen yıkıma şahit olan köylüler afalladı.)
6. The students were aghast when they saw the difficult exam questions. (Zorlu sınav sorularını görünce öğrenciler şaşkına döndü.)
7. She was aghast to hear that her best friend had betrayed her. (En yakın arkadaşının kendisine ihanet ettiğini öğrenince dehşete düştü.)
8. The employees were aghast when they found out that the company was going bankrupt. (Şirketin iflasa gittiğini öğrenen çalışanlar afalladı.)
9. He was aghast at the amount of money he had spent on the shopping spree. (Alışveriş yaparken harcadığı parayı görünce şaşkına döndü.)
10. The tourists were aghast at the sight of the polluted beach. (Kirlenmiş plaj manzarası karşısında turistler dehşete düştü.)
11. She was aghast when she saw her ex-boyfriend with his new girlfriend. (Eski sevgilisinin yeni kız arkadaşıyla karşılaşınca afalladı.)
12. The team was aghast at their coach’s decision to quit. (Antrenörün istifa kararını duyan takım şaşkına döndü.)
13. The passengers were aghast when the plane suddenly dropped in altitude. (Uçak aniden alçalmaya başlayınca yolcular dehşete düştü.)
14. He was aghast at the amount of work he had to do before the deadline. (Son teslim tarihinden önce yapması gereken işin miktarını görünce şaşkına döndü.)
15. The audience was aghast when the singer forgot the lyrics to his own song. (Şarkıcının kendi şarkısının sözlerini unutması karşısında izleyiciler şaşkına döndü.)
16. She was aghast at the thought of having to speak in public. (Halk önünde konuşma yapmak zorunda kalacağını düşününce dehşete düştü.)
17. The parents were aghast when they found out their child had been bullying others

18. He was aghast at the condition of his car after the accident. (Kazadan sonra aracının durumunu görünce dehşete düştü.)
19. The hiker was aghast to find himself lost in the middle of the forest. (Ormanın ortasında kaybolunca yürüyüşçü afalladı.)
20. The customers were aghast when they discovered the restaurant’s kitchen was infested with rats. (Restoranın mutfağında fare istilası olduğunu öğrenen müşteriler dehşete düştü.)

Overall, aghast is used to describe a strong feeling of shock, horror, or disbelief in response to something surprising, alarming, or unpleasant.