Aggravation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Aggravation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Aggravation

Aggravation, rahatsızlık veya sinirlilik duygusu yaratan bir durumdur. Bu kelime genellikle hayal kırıklığı, stres veya bir olayın zorluğu nedeniyle ortaya çıkan duygusal bir tepkiyi ifade etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. The constant noise from the construction site outside my window is causing me a lot of aggravation. (Sürekli pencere dışındaki inşaat alanından gelen gürültü beni çok rahatsız ediyor.)
  2. I tried to fix the leaky faucet myself, but I only ended up causing more aggravation. (Damlayan musluğu kendim tamir etmeye çalıştım, ancak daha da kötü hale getirdim.)
  3. The aggravation of being stuck in traffic for hours made me late for my appointment. (Saatlerce trafikte sıkışık kalmak beni randevuma geç kalmama neden oldu.)
  4. His constant complaining was a major source of aggravation for everyone in the office. (Sürekli şikayet etmek ofisteki herkes için büyük bir rahatsızlık kaynağıydı.)
  5. The aggravation of dealing with difficult customers all day left me feeling drained. (Tüm gün zor müşterilerle uğraşmak beni yorgun hissettirdi.)
  6. The aggravation of waiting in line for hours was almost too much to bear. (Saatlerce kuyrukta beklemek neredeyse dayanılmazdı.)
  7. The aggravation of trying to get a refund for the faulty product was frustrating. (Arızalı ürün için geri ödeme almaya çalışmak rahatsız ediciydi.)
  8. His constant interruptions during the meeting caused a great deal of aggravation for the other participants. (Toplantı sırasında sürekli kesinti yapması diğer katılımcılar için büyük bir rahatsızlık kaynağıydı.)
  9. The aggravation of dealing with my insurance company made the whole process more stressful. (Sigorta şirketiyle uğraşmak işlemi daha stresli hale getirdi.)
  10. The aggravation of having to repeat myself over and over again was exhausting. (Kendimi tekrar tekrar tekrarlamak rahatsız ediciydi.)
  11. His sarcastic comments were a constant source of aggravation for me. (Onun alaycı yorumları benim için sürekli bir rahatsızlık kaynağıydı.)
  12. The aggravation of having to work overtime for weeks on end was taking a toll on my health. (Haftalarca sürekli fazla mesai yapmak sağlığıma zarar vermeye başladı.)
  13. The aggravation of not being able to find my keys was making me late for work. (Anahtarlarımı bulamama rahatsızlığı beni işe geç kalıyordu.)
  14. His constant criticism was causing her a lot of aggravation. (Sürekli eleştirisi ona çok rahatsızlık veriyordu.)
  15. The aggravation of dealing with the bureaucracy was overwhelming. (Bürokrasiyle uğraşmak
  1. The aggravation of trying to get my computer to work properly was driving me crazy. (Bilgisayarımı düzgün çalıştırmaya çalışmak beni deli ediyordu.)
  2. The aggravation of not being able to find a parking spot made me late for the movie. (Park yeri bulamama rahatsızlığı beni filme geç kalmama neden oldu.)
  3. The aggravation of having to deal with my ex-husband’s constant demands was exhausting. (Eski kocamın sürekli talepleriyle uğraşmak yorucuydu.)
  4. The aggravation of having to take care of my sick child all night left me exhausted. (Tüm gece hastalanan çocuğumla ilgilenmek beni yorgun düşürdü.)
  5. The aggravation of having to cancel my vacation plans due to unexpected circumstances was disappointing. (Beklenmedik durumlar nedeniyle tatil planlarımı iptal etmek rahatsız ediciydi.)

(Son)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.