Affectionate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Affectionate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Affectionate

Türkçe Anlamı: Sevecen, şefkatli, sevgi dolu.

1. She gave her daughter an affectionate hug. (O, kızına sevgi dolu bir sarılma verdi.)
2. The old couple held hands affectionately while walking. (Yaşlı çift, yürürken ellerini sevgi dolu bir şekilde tuttu.)
3. The dog was very affectionate towards its owner. (Köpek, sahibine karşı çok sevgi doluydu.)
4. The mother looked at her baby affectionately. (Anne, bebeğine sevgi dolu bir şekilde baktı.)
5. He was always affectionate towards his girlfriend. (Kız arkadaşına karşı her zaman sevgi doluydu.)
6. The little girl hugged her teddy bear affectionately. (Küçük kız, ayıcık oyuncakını sevgi dolu bir şekilde kucakladı.)
7. The couple’s affection for each other was evident in their every action. (Çiftin birbirlerine duydukları sevgi, her hareketlerinde açıktı.)
8. She smiled affectionately at her husband as he entered the room. (O, eşine odaya girerken sevgi dolu bir şekilde gülümsedi.)
9. The child snuggled up affectionately to his mother. (Çocuk, annesine sevgi dolu bir şekilde sokuldu.)
10. The cat purred affectionately as its owner stroked its fur. (Kedi, sahibi tüylerini okşarken sevgi dolu bir şekilde mırladı.)
11. The parents were always affectionate towards their children. (Ebeveynler, çocuklarına her zaman sevgi doluydular.)
12. The couple shared an affectionate kiss before saying goodbye. (Çift, ayrılmadan önce sevgi dolu bir öpücük paylaştılar.)
13. The grandmother’s affection for her grandchildren was obvious to everyone. (Büyükannenin torunlarına duyduğu sevgi, herkesin gözüne batıyordu.)
14. The puppy licked its owner’s face affectionately. (Yavru köpek, sahibinin yüzün

ü sevgi dolu bir şekilde yaladı.)
15. The couple cuddled affectionately on the couch while watching a movie. (Çift, film izlerken koltukta sevgi dolu bir şekilde sarıldılar.)

16. The little boy gave his mother an affectionate kiss on the cheek. (Küçük çocuk, annesine yanaklarından sevgi dolu bir öpücük verdi.)
17. The man’s affection for his dog was clear as he played with him in the park. (Adamın köpeğine olan sevgisi, parkta onunla oynarken belli oldu.)
18. The couple exchanged affectionate words before falling asleep. (Çift, uyumadan önce sevgi dolu sözler paylaştılar.)
19. The mother stroked her child’s hair affectionately as she tucked him into bed. (Anne, çocuğunu yatağına yatırırken saçlarını sevgi dolu bir şekilde okşadı.)
20. The siblings hugged affectionately after being apart for so long. (Kardeşler, uzun süredir ayrı kaldıktan sonra sevgi dolu bir şekilde sarıldılar.)