Adjust İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Adjust İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Adjust

Adjust kelimesi “ayarlamak” anlamına gelir. Bir şeyi doğru bir şekilde ayarlamak veya değiştirmek anlamında kullanılır.

1. I need to adjust the volume of the TV. (Televizyonun sesini ayarlamam gerekiyor.)
2. She adjusted her glasses before starting to read. (Okumaya başlamadan önce gözlüklerini ayarladı.)
3. The mechanic adjusted the engine timing. (Tamirci motor zamanlamasını ayarladı.)
4. He adjusted his tie in the mirror. (Aynada kravatını düzeltti.)
5. I need to adjust my schedule for next week. (Gelecek hafta için programımı ayarlamam gerekiyor.)
6. The teacher adjusted the lesson plan to fit the students’ needs. (Öğretmen ders planını öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun olarak ayarladı.)
7. I had to adjust to the new time zone. (Yeni saat dilimine uyum sağlamak zorunda kaldım.)
8. The musician adjusted the guitar strings before the concert. (Müzisyen konserden önce gitar tellerini ayarladı.)
9. The company adjusted its policies to comply with new regulations. (Şirket yeni düzenlemelere uyum sağlamak için politikalarını ayarladı.)
10. She adjusted the temperature of the oven for the cake. (Kek için fırının sıcaklığını ayarladı.)
11. He adjusted the focus of the camera before taking the picture. (Fotoğraf çekmeden önce kameranın odaklamasını ayarladı.)
12. The tailor adjusted the pants to fit the customer. (Terzi müşteriye uygun olacak şekilde pantolonu ayarladı.)
13. The therapist helped the patient adjust to life after the accident. (Terapist kaza sonrası hayata uyum sağlamaya yardımcı oldu.)
14. The astronaut adjusted his helmet before going out into space. (Astronot uzaya çıkmadan önce kaskını ayarladı.)
15. She adjusted the lighting in the room for the photoshoot. (Fotoğraf çekimi için odadaki aydınlatmayı ayarladı.)
16. The chef adjusted the seasoning of the dish. (Şef yemeğin baharatını ayarladı.)
17. He had to adjust his sleeping pattern for the night shift. (Gece vardiyası için uyku düzenini ayarlamak zorunda kaldı.)
18. The athlete adjusted her form for the high jump. (Sıçramada formunu ayarladı.)
19. The teacher adjusted the lesson for the students who were absent. (Öğrencileri eksik olan öğrenciler için dersi ayarladı.)
20. The designer adjusted the layout of the website for better usability. (Tasarımcı daha iyi kullanılabilirlik için web sitesinin düzenini ayarladı.)

Continue

Continue kelimesi “devam etmek” anlamına gelir. Bir eylemi veya durumu sürdürmek, aynı şekilde devam etmek anlamında kullanılır.

1. I will continue working on this project tomorrow. (Bu projede yarın çalışmaya devam edeceğim.)
2. He asked me to continue with the presentation. (Sunuma devam etmemi istedi.)
3. The rain continued throughout the night. (Yağmur tüm gece boyunca devam etti.)
4. We need to continue our efforts to protect the environment. (Çevreyi korumak için çabalarımıza devam etmeliyiz.)
5. She decided to continue her education by pursuing a master’s degree. (Bir yüksek lisans yaparak eğitimine devam etmeye karar verdi.)
6. The movie continued after the intermission. (Ara sonrası filmin devamı geldi.)
7. The team plans to continue their winning streak. (Takım kazanma serilerine devam etmeyi planlıyor.)
8. He asked for permission to continue speaking. (Konuşmaya devam etmek için izin istedi.)
9. The meeting will continue until all topics have been discussed. (Tüm konular tartışılana kadar toplantı devam edecek.)
10. She promised to continue supporting the charity. (Hayırseverliği desteklemeye devam etmeyi söz verdi.)
11. The snowfall continued for several hours. (Kar yağışı birkaç saat boyunca devam etti.)
12. He plans to continue playing basketball in college. (Üniversitede basketbol oynamaya devam etmeyi planlıyor.)
13. The orchestra continued playing despite the power outage. (Elektrik kesintisine rağmen orkestra çalmaya devam etti.)
14. She urged him to continue his physical therapy. (Fizik tedavisine devam etmesi için onu teşvik etti.)
15. The construction will continue after the approval of the permits. (İzinlerin onaylanmasından sonra inşaat devam edecek.)
16. He promised to continue the family tradition of baking bread. (Ekmek yapma aile geleneğini devam ettirmeyi söz verdi.)
17. The company will continue to innovate to stay ahead of the competition. (Rekabetin önünde kalmak için şirket yenilik yapmaya devam edecek.)
18. She decided to continue practicing yoga for her mental health. (Zihinsel sağlığı için yoga yapmaya devam etmeye karar verdi.)
19. The investigation will continue until all leads have been followed. (Tüm ipuçları takip edilene kadar soruşturma devam edecek.)
20. They asked the crowd to continue singing along to the song. (Şarkıya eşlik etmeye devam etmeleri için kalabalığa seslendiler.)