Acuminous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Acuminous Nedir?
Acuminous kelimesi, keskin veya ince uçlu anlamlarına gelen bir sıfat olarak kullanılır.
Örnek Cümleler:
- She had an acuminous tongue that often got her into trouble. (Onun keskin bir dili vardı ve bu sık sık sorun yaratırdı.)
- The acuminous blade easily cut through the tough leather. (Keskin bıçak sert deriyi kolayca keser.)
- The acuminous mountain peak was visible from miles away. (Keskin dağ zirvesi uzaklardan bile görülebilir.)
- The acuminous tip of the pencil broke off when he pressed too hard. (Kalem ucu çok sert bastığında kırıldı.)
- His acuminous wit made him a popular comedian. (Keskin zekası onu popüler bir komedyen yaptı.)
- The acuminous pain in her chest made it hard to breathe. (Göğsündeki keskin ağrı nefes almayı zorlaştırdı.)
- The acuminous wind cut through her clothing, making her shiver. (Keskin rüzgar kıyafetlerinden geçti ve titremesine neden oldu.)
- The acuminous criticism hurt his feelings deeply. (Keskin eleştiri duygularını derinden incitti.)
- The acuminous angle of the rock formation created a stunning view. (Kaya oluşumunun keskin açısı muhteşem bir manzara oluşturdu.)
- The acuminous taste of the lemon made her pucker up. (Limonun keskin tadı onu ekşitmeye neden oldu.)
- His acuminous intelligence allowed him to solve the puzzle quickly. (Keskin zekası ona puzzle’ı hızlıca çözmeyi sağladı.)
- The acuminous thorns on the rose bush made it difficult to prune. (Gül çalısındaki keskin dikenler budamayı zorlaştırdı.)
- The acuminous design of the skyscraper was a marvel of modern architecture. (Gökdelenin keskin tasarımı modern mimarinin bir harikasıydı.)
- The acuminous edges of the paper cut his fingers. (Kağıdın keskin kenarları parmaklarını kesmişti.)
- Her acuminous gaze made him feel uncomfortable. (Onun keskin bakışları onu rahatsız etti.)
- The acuminous sound of the alarm woke him up abruptly. (Alarmın keskin sesi onu aniden uyandırdı.)
- The acuminous scent of the spices filled the kitchen. (Baharatların keskin kokusu mutfakta yayıldı.)
- The acuminous turns of the mountain road made her car sick. (Dağ yolundaki keskin virajlar arabasında bulantıya neden oldu.)
- The acuminous colors of the sunset were breathtaking. (Gün batımındaki keskin renkler nefes kesiciydi.)
- The acuminous criticism was necessary for him to improve his writing skills. (Keskin eleştiri yazma becerilerini g
eliştirmesi için onun için gerekliydi.)
Türkçe Karşılıklar:
- Onun keskin bir dili vardı ve bu sık sık sorun yaratırdı.
- Keskin bıçak sert deriyi kolayca keser.
- Keskin dağ zirvesi uzaklardan bile görülebilir.
- Kalem ucu çok sert bastığında kırıldı.
- Keskin zekası onu popüler bir komedyen yaptı.
- Göğsündeki keskin ağrı nefes almayı zorlaştırdı.
- Keskin rüzgar kıyafetlerinden geçti ve titremesine neden oldu.
- Keskin eleştiri duygularını derinden incitti.
- Kaya oluşumunun keskin açısı muhteşem bir manzara oluşturdu.
- Limonun keskin tadı onu ekşitmeye neden oldu.
- Keskin zekası ona puzzle’ı hızlıca çözmeyi sağladı.
- Gül çalısındaki keskin dikenler budamayı zorlaştırdı.
- Gökdelenin keskin tasarımı modern mimarinin bir harikasıydı.
- Kağıdın keskin kenarları parmaklarını kesmişti.
- Onun keskin bakışları onu rahatsız etti.
- Alarmın keskin sesi onu aniden uyandırdı.
- Baharatların keskin kokusu mutfakta yayıldı.
- Dağ yolundaki keskin virajlar arabasında bulantıya neden oldu.
- Gün batımındaki keskin renkler nefes kesiciydi.
- Keskin eleştiri yazma becerilerini geliştirmesi için onun için gerekliydi.
Hemen Yorum Yaz