Acclaimer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Acclaimer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Acclaimer

Acclaimer, İngilizce dilinde “övgü, takdir” gibi anlamlara gelen bir isimdir. Aşağıda, “Acclaimer” kelimesinin kullanıldığı 20 örnek cümle bulabilirsiniz:

  1. The acclaimer was lauding the writer’s latest work. (Övgü dolu adam, yazarın son çalışmasını övüyordu.)
  2. The acclaimer had high praise for the artist’s latest exhibit. (Övgü dolu kişi, sanatçının son sergisine yüksek övgüde bulundu.)
  3. The acclaimer was impressed by the musician’s performance. (Övgü dolu kişi, müzisyenin performansından etkilendi.)
  4. The acclaimer’s words were music to the actor’s ears. (Övgü dolu kişinin sözleri, oyuncunun kulaklarına müzik gibi geldi.)
  5. The acclaimer’s compliments made the chef’s day. (Övgü dolu kişinin iltifatları, şefin gününü aydınlattı.)
  6. The acclaimer praised the student’s hard work and dedication. (Övgü dolu kişi, öğrencinin yoğun çalışmasını ve özverisini övdü.)
  7. The acclaimer recognized the athlete’s incredible achievements. (Övgü dolu kişi, sporcunun inanılmaz başarılarını tanıdı.)
  8. The acclaimer’s words of admiration filled the room. (Övgü dolu kişinin hayranlık dolu sözleri odayı doldurdu.)
  9. The acclaimer applauded the company’s commitment to social responsibility. (Övgü dolu kişi, şirketin sosyal sorumluluk konusundaki taahhüdünü alkışladı.)
  10. The acclaimer’s approval meant everything to the designer. (Övgü dolu kişinin onayı, tasarımcı için her şey demekti.)
  11. The acclaimer’s enthusiastic endorsement helped the product gain traction. (Övgü dolu kişinin coşkulu desteklemesi, ürünün popülerlik kazanmasına yardımcı oldu.)
  12. The acclaimer extolled the virtues of the new technology. (Övgü dolu kişi, yeni teknolojinin erdemlerini överek anlattı.)
  13. The acclaimer’s accolades boosted the author’s confidence. (Övgü dolu kişinin takdirleri, yazarın özgüvenini arttırdı.)
  14. The acclaimer was the first to recognize the artist’s talent. (Övgü dolu kişi, sanatçının yeteneğini ilk fark edenlerden oldu.)
  15. The acclaimer’s endorsement gave the politician a much-needed boost in the polls. (Övgü dolu kişinin desteklemesi, politikacının anketlerde çok ihtiyaç duyduğu bir artış sağladı.)
  16. The acclaimer’s words of praise brought tears to the performer’s eyes. (Övgü dolu kişinin övgü dolu sözleri, sanatçının gözlerinde yaşlara neden oldu.)
  17. The acclaimer applauded the organization’s efforts to promote equality. (Ö

vgü dolu kişi, eşitliği teşvik etmek için yapılan çalışmaları alkışladı.)
18. The acclaimer praised the teacher’s ability to inspire her students. (Övgü dolu kişi, öğrencilerini ilham verme yeteneğiyle tanınan öğretmeni övdü.)

  1. The acclaimer’s words of admiration gave the young athlete the motivation to keep training. (Övgü dolu kişinin hayranlık dolu sözleri, genç sporcuya antrenmana devam etme motivasyonu verdi.)
  2. The acclaimer’s glowing review helped the restaurant attract new customers. (Övgü dolu kişinin ışıltılı incelemesi, restoranın yeni müşteriler çekmesine yardımcı oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.