Weariness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Weariness Nedir?
Weariness, yorgunluk, bitkinlik ve aşırı yorgunluk hissi gibi duyguları ifade eden bir kelime olarak kullanılır.
Örnek Cümleler:
-
After a long day at work, I feel a great weariness in my body. (Uzun bir iş gününden sonra, vücudumda büyük bir yorgunluk hissederim.)
-
The weariness of the journey was starting to get to him. (Yolculuğun yorgunluğu ona etmeye başlamıştı.)
-
She looked at me with weariness in her eyes. (Gözlerinde yorgunlukla bana baktı.)
-
His weariness showed in the way he moved. (Yorgunluğu, hareketlerinde belli oluyordu.)
-
I was overcome with weariness and fell asleep immediately. (Yorgunluktan sarhoş oldum ve hemen uyudum.)
-
The weariness of the day was starting to show on her face. (Günün yorgunluğu yüzünde görünmeye başlamıştı.)
-
His weariness was understandable, given the long hours he had been working. (Çalışma saatlerinin uzunluğu göz önüne alındığında, yorgunluğu anlaşılabilir bir durumdu.)
-
She tried to hide her weariness, but her eyes betrayed her. (Yorgunluğunu gizlemeye çalıştı, ama gözleri onu ele verdi.)
-
I could sense the weariness in her voice as she spoke. (Konuşurken, sesindeki yorgunluğu hissedebiliyordum.)
-
The weariness in his body made it difficult for him to concentrate. (Vücudundaki yorgunluk, konsantre olmasını zorlaştırdı.)
-
She sighed with weariness and leaned back in her chair. (Yorgunluktan içini çekti ve sandalyesine yaslandı.)
-
The weariness of the long journey was worth it when they arrived at their destination. (Uzun yolculuğun yorgunluğu, hedeflerine varınca karşılandı.)
-
He couldn’t keep his eyes open due to the weariness. (Yorgunluktan gözlerini açık tutamadı.)
-
The weariness of the night shift was taking its toll on his health. (Gece vardiyasının yorgunluğu sağlığına zarar vermeye başlamıştı.)
-
I could feel the weariness creeping up on me as the day went on. (Gün ilerledikçe yorgunluğun üzerime çöktüğünü hissedebiliyordum.)
-
The weariness in her voice was a clear sign that she needed some rest. (Sesindeki yorgunluk, dinlenmeye ihtiyacı olduğunun açık bir işaretiydi.)
-
He tried to fight off the weariness, but it was too strong. (Yorgunluğu yenmeye çalıştı, ama çok güçlüydü
-
The weariness of the long winter was starting to wear on his spirits. (Uzun kışın yorgunluğu, ruh halini olumsuz etkilemeye başlamıştı.)
-
Despite his weariness, he pushed through and finished the project on time. (Yorgunluğuna rağmen, projeyi zamanında bitirmek için mücadele etti.)
-
She felt a sense of weariness and dread as she thought about the long day ahead of her. (Uzun bir günün kendisini beklediğini düşünerek, yorgunluk ve korku hissetti.)
Türkçe Karşılıkları:
-
Uzun bir iş gününden sonra, vücudumda büyük bir yorgunluk hissederim.
-
Yolculuğun yorgunluğu ona etmeye başlamıştı.
-
Gözlerinde yorgunlukla bana baktı.
-
Yorgunluğu, hareketlerinde belli oluyordu.
-
Yorgunluktan sarhoş oldum ve hemen uyudum.
-
Günün yorgunluğu yüzünde görünmeye başlamıştı.
-
Çalışma saatlerinin uzunluğu göz önüne alındığında, yorgunluğu anlaşılabilir bir durumdu.
-
Yorgunluğunu gizlemeye çalıştı, ama gözleri onu ele verdi.
-
Konuşurken, sesindeki yorgunluğu hissedebiliyordum.
-
Vücudundaki yorgunluk, konsantre olmasını zorlaştırdı.
-
Yorgunluktan içini çekti ve sandalyesine yaslandı.
-
Uzun yolculuğun yorgunluğu, hedeflerine varınca karşılandı.
-
Yorgunluktan gözlerini açık tutamadı.
-
Gece vardiyasının yorgunluğu sağlığına zarar vermeye başlamıştı.
-
Gün ilerledikçe yorgunluğun üzerime çöktüğünü hissedebiliyordum.
-
Sesindeki yorgunluk, dinlenmeye ihtiyacı olduğunun açık bir işaretiydi.
-
Yorgunluğu yenmeye çalıştı, ama çok güçlüydü.
-
Uzun kışın yorgunluğu, ruh halini olumsuz etkilemeye başlamıştı.
-
Yorgunluğuna rağmen, projeyi zamanında bitirmek için mücadele etti.
-
Uzun bir günün kendisini beklediğini düşünerek, yorgunluk ve korku hissetti.
Hemen Yorum Yaz