Volubility İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Volubility İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Volubility Nedir?

Volubility, çok konuşkan olma özelliğidir. Bu kelime, kişinin sözlerinde aşırıya kaçarak, konuşmaları sırasında gereksiz detaylara girmesini ve uzun soluklu konuşmalar yapmasını ifade eder.

Örnek cümleler:

  1. Sarah’s volubility is quite impressive; she can talk for hours without stopping. (Sarah’nın konuşkanlığı oldukça etkileyici, saatlerce durmadan konuşabilir.)
  2. The lecturer’s volubility made the class seem much longer than it actually was. (Öğretim görevlisinin konuşkanlığı, dersin gerçekten olduğundan daha uzun görünmesine neden oldu.)
  3. Tom’s volubility often gets him into trouble, as he tends to reveal too much information. (Tom’un konuşkanlığı genellikle onu sorunlu hale getirir, çünkü çok fazla bilgi açıklama eğilimindedir.)
  4. Her volubility was especially evident when she was nervous. (Onun konuşkanlığı, özellikle sinirli olduğunda daha belirgindi.)
  5. The politician’s volubility is well-known, as he is famous for giving lengthy speeches. (Politikacının konuşkanlığı iyi bilinir, uzun konuşmalar yapmasıyla ünlüdür.)
  6. I wish I had the volubility to express my thoughts as eloquently as she does. (Düşüncelerimi onun kadar akıcı bir şekilde ifade edebilecek bir konuşkanlığa sahip olmayı dilerim.)
  7. His volubility can be exhausting at times, as he never seems to run out of things to say. (Bazı zamanlar onun konuşkanlığı yorucu olabilir, çünkü söyleyecek şeyleri hiç bitmek bilmez gibi görünür.)
  8. Jane’s volubility was a great asset in her sales job, as she could easily persuade customers. (Jane’in konuşkanlığı, satış işinde büyük bir avantajdı, kolayca müşterileri ikna edebilirdi.)
  9. His volubility made it difficult for me to get a word in edgewise during the conversation. (Konuşkanlığı, konuşma sırasında kelime söylememi zorlaştırdı.)
  10. Despite his volubility, he often struggled to articulate his ideas clearly. (Konuşkanlığına rağmen, fikirlerini açıkça ifade etmekte sık sık zorluk çekti.)
  11. Her volubility was endearing, as she always had an interesting story to tell. (Onun konuşkanlığı çekiciydi, her zaman ilginç bir hikayesi vardı.)
  12. The candidate’s volubility during the debate impressed many viewers. (Tartışma sırasında adayın konuşkanlığı birçok izleyiciyi etkiledi.)
  13. His volubility was a sign of nervousness, as he tended to talk faster when he was anxious. (Onun konuşkanlı
  1. The salesman’s volubility was a double-edged sword; while it helped him make sales, it also made some customers feel overwhelmed. (Satıcının konuşkanlığı iki uçlu bir kılıçtı; satış yapmasına yardımcı oldu, ancak bazı müşterileri bunalttı.)
  2. I found his volubility irritating, as he kept going off on tangents and never stuck to the point. (Onun konuşkanlığı beni rahatsız etti, sapmalar yaparak konudan çıkıp duruyordu.)
  3. Her volubility was a reflection of her extroverted personality. (Onun konuşkanlığı, dışa dönük kişiliğinin bir yansımasıydı.)
  4. The teacher appreciated the student’s volubility, as it made for lively classroom discussions. (Öğretmen öğrencinin konuşkanlığını takdir etti, canlı sınıf tartışmalarına katkı sağladı.)
  5. His volubility was a sign of his nervousness, as he tended to ramble on when he was stressed. (Onun konuşkanlığı, stresli olduğunda boş konuşma yapma eğiliminde olduğunun bir işaretiydi.)
  6. The lawyer’s volubility was a key part of her success in court, as she could eloquently argue her case. (Avukatın konuşkanlığı, mahkemede başarısının önemli bir parçasıydı, davanı güzel bir şekilde savunabilirdi.)
  7. Her volubility was contagious, as it made those around her want to join in the conversation. (Onun konuşkanlığı bulaşıcıydı, etrafındakilerin konuşmaya katılmak istemelerine neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.