Vestibule İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Vestibule İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Vestibule

Vestibule, bir binanın giriş holü veya koridorudur. Bu alanda genellikle kapılar, dolaplar ve asma alanları yer alır.

1. The vestibule was decorated with elegant chandeliers and marble floors. (Vestibül, şık avizeler ve mermer zeminlerle dekore edildi.)
2. I hung my coat in the vestibule before entering the main room. (Ana odaya girmeden önce montumu vestibülde astım.)
3. The hotel had a grand vestibule with a stunning view of the city. (Otelin büyük bir vestibülü vardı ve şehrin muhteşem manzarasına sahipti.)
4. We waited in the vestibule for the rain to stop before heading out. (Dışarı çıkmadan önce yağmurun durması için vestibülde bekledik.)
5. The coat rack in the vestibule was overflowing with jackets and scarves. (Vestibüldeki mont askısı, ceketler ve atkılarla doluydu.)
6. The vestibule was filled with the scent of fresh flowers. (Vestibül, taze çiçeklerin kokusuyla doluydu.)
7. The bride and groom met in the vestibule before walking down the aisle. (Gelin ve damat, koridordan aşağı yürümeden önce vestibülde buluştular.)
8. The guests mingled in the vestibule before the concert started. (Konser başlamadan önce misafirler vestibülde karıştılar.)
9. The hotel staff greeted us in the vestibule and escorted us to our room. (Otel personeli, bizi vestibülde karşıladı ve odamıza kadar eşlik etti.)
10. The vestibule was the perfect place to store our muddy boots after a long hike. (Uzun bir yürüyüşten sonra çamurlu botlarımızı saklamak için vestibül mükemmel bir yerdi.)
11. The students lined up in the vest

ibule before entering the school for their morning assembly. (Öğrenciler, sabah toplantısı için okula girmeden önce vestibülde sıraya geçtiler.)
12. The real estate agent showed us the spacious vestibule as we entered the grand mansion. (Emlakçı, büyük malikaneye girdiğimizde geniş vestibülü gösterdi.)

13. The museum had a beautiful vestibule with intricate designs on the ceiling. (Müze, tavanında karmaşık tasarımlar olan güzel bir vestibüle sahipti.)
14. The coat closet in the vestibule was organized by color and type of garment. (Vestibüldeki mont dolabı, giysi rengine ve türüne göre düzenlenmişti.)
15. The old mansion had a grand vestibule with a sweeping staircase leading up to the second floor. (Eski malikanenin büyük bir vestibülü vardı ve ikinci kata çıkan geniş bir merdiveni vardı.)
16. The party guests gathered in the vestibule before moving to the dining room for dinner. (Parti misafirleri, yemek odasına geçmeden önce vestibülde toplandılar.)
17. The hotel’s vestibule was decorated with colorful artwork and sculptures. (Otelin vestibülü, renkli sanat eserleri ve heykellerle dekore edilmişti.)
18. We stored our luggage in the vestibule while we waited for our room to be ready. (Odalarımız hazır olana kadar, bagajlarımızı vestibülde sakladık.)
19. The mansion’s grand vestibule was often used as a gathering place for social events. (Malikanenin büyük vestibülü, sosyal etkinlikler için toplanma yeri olarak sıkça kullanılırdı.)
20. The church’s vestibule was filled with the sound of hymns being sung before the Sunday service. (Kilisenin vestibülü, Pazar ayinine gitmeden önce söylenen ilahilerin sesiyle doluydu.)