Usual İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Usual İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Usual

• Anlamı: Olağan, sıradan, alışılmış olan şeylere atıfta bulunmak için kullanılan bir sıfat.

1. It’s usual for me to wake up at 6am every day. (Her gün saat 6’da kalkmak benim için alışılmış bir durumdur.)
2. The usual suspects were at the party last night. (Dün gece partiye sıradan kişiler geldi.)
3. She ordered her usual coffee at the café. (Kafede alıştığı kahveyi sipariş etti.)
4. The film had the usual clichés. (Filmde sıradan klişeler vardı.)
5. The team won, as usual. (Takım, her zamanki gibi kazandı.)
6. We went to the usual restaurant for dinner. (Akşam yemeği için her zamanki restorana gittik.)
7. His usual behavior was to be quiet and reserved. (Olası davranışı sessiz ve çekingen olmaktı.)
8. The office was empty, except for the usual paperwork on the desks. (Ofis boştu, sadece masalarda alışılmış evraklar vardı.)
9. The weather was usual for this time of year. (Hava bu mevsim için alışılmıştı.)
10. I’m sorry for the delay, but it’s nothing out of the usual. (Gecikme için üzgünüm, ama bu alışılmış bir şey değil.)
11. The hotel room had all the usual amenities. (Otel odası tüm alışılmış olanaklara sahipti.)
12. It’s not usual for him to be so talkative. (O kadar konuşkan olması alışılmış bir durum değildir.)
13. The restaurant was closed, which was unusual for a Friday night. (Cuma gecesi için alışılmadık bir durum olan restoran kapalıydı.)
14. I was surprised to see her in her usual casual attire at the formal event. (Resmi etkinlikte alışılmış rahat giysileriyle onu görmek beni şaşırttı.)
15. He took his usual route to work. (İşe gitmek için alıştığı rotayı aldı.)
16. The teacher gave the usual lecture on the importance of studying. (Öğretmen, çalışmanın önemi hakkında alışılmış dersi verdi.)
17. The hotel’s prices were higher than usual during the holiday season. (Tatil sezonunda otelin fiyatları alışılmışın üzerindeydi.)
18. She sang the usual happy birthday song. (Alışılmış mutlu doğum günü şarkısını söyledi.)
19. I can’t find my keys in their usual spot. (Anahtarlarımı alışılmış yerlerinde bulamıyorum.)
20. The restaurant changed their usual menu for the special occasion. (Restoran özel bir durum için alışılmış menüsünü değiştirdi.)

Usual

• Anlamı: Olağan, sıradan, alışılmış olan şeylere atıfta bulunmak için kullanılan bir sıfat.

21. The shop was closed earlier than usual due to the snowstorm. (Kar fırtınası nedeniyle mağaza alışılmıştan erken kapandı.)
22. He didn’t order his usual meal at the restaurant, opting for something new. (Restoranda alışılmış yemeğini sipariş etmedi, yeni bir şey denedi.)
23. It’s usual for people to have different opinions on political matters. (Politik konularda farklı görüşlere sahip olmak insanlar için alışılmış bir durumdur.)
24. The company’s profits were lower than usual this quarter. (Şirketin karı bu çeyrekte alışılmışın altındaydı.)
25. The gym was busier than usual on Monday mornings. (Pazartesi sabahları spor salonu alışılmışın üzerinde yoğundu.)
26. She couldn’t wear her usual outfit to the wedding, as it was a black-tie event. (Düğünde siyah kravatlı bir etkinlik olduğu için alışılmış kıyafetini giyememişti.)
27. The flowers in the garden were blooming as usual in the springtime. (Bahar aylarında bahçedeki çiçekler alışılmış şekilde açıyorlardı.)
28. The construction on the street caused more traffic than usual. (Sokaktaki inşaat normalden daha fazla trafik yoğunluğuna neden oldu.)
29. He had his usual expression of annoyance when I interrupted him. (Ben onu kesince alışılmış rahatsız ifadesini gösterdi.)
30. The restaurant’s service was slower than usual due to short staffing. (Restoranın hizmeti az çalışan nedeniyle alışılmıştan daha yavaştı.)
31. It’s usual for children to be fascinated by animals. (Çocukların hayvanlara ilgi duyması alışılmış bir durumdur.)
32. The store’s opening hours were the usual 9am to 6pm. (Mağazanın açılış saatleri alışılmış 9’dan 6’ya kadardı.)
33. The movie had the usual Hollywood happy ending. (Film, alışılmış Hollywood mutlu sonu ile bitti.)
34. She had her usual smile on her face, despite the bad news. (Kötü haberlere rağmen yüzünde alışılmış gülümsemesi vardı.)
35. The meeting room was set up in the usual arrangement of chairs and tables. (Toplantı odası sandalye ve masaların alışılmış düzeninde hazırlanmıştı.)
36. The restaurant’s usual menu consisted of burgers and fries. (Restoranın alışılmış menüsü hamburger ve patates kızartmasından oluşuyordu.)
37. The cat had found its usual spot on the windowsill. (Kedi alışılmış yerini pencere pervazında bulmuştu.)
38. The museum’s collection had the