Unsteady İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unsteady İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unsteady (Dengesiz, Kararsız)

Unsteady kelimesi, bir şeyin sürekli olarak değiştiği veya kararsız olduğu anlamına gelir. Aşağıda unsteady kelimesinin İngilizce örnek cümleleri verilmiştir:

  1. The unsteady weather made it difficult for us to plan our outdoor activities. (Dengesiz hava koşulları, açık hava etkinliklerimizi planlamamızı zorlaştırdı.)
  2. She walked with an unsteady gait. (O, kararsız bir yürüyüşle yürüdü.)
  3. The patient’s condition was unsteady and required constant monitoring. (Hastanın durumu kararsızdı ve sürekli izlenmeyi gerektiriyordu.)
  4. The economy is in an unsteady state due to the pandemic. (Ekonomi, pandemi nedeniyle dengesiz bir durumda.)
  5. He had an unsteady hand as he tried to pour the water. (Su dökmeye çalışırken eli kararsızdı.)
  6. The boat rocked unsteadily in the rough waves. (Tekne, sert dalgalar arasında kararsız bir şekilde sallandı.)
  7. Her breathing was unsteady as she tried to catch her breath. (Nefesi kesilince soluk almakta kararsızdı.)
  8. The unsteady table almost caused the vase to fall. (Dengesi bozuk olan masa neredeyse vazoyu düşürecekti.)
  9. The unsteady political climate made investors nervous. (Kararsız siyasi iklim yatırımcıları endişelendirdi.)
  10. The unsteady sound of the old piano made it difficult to play. (Eski piyanonun dengesiz sesi çalmayı zorlaştırdı.)
  11. The unsteady performance of the team caused them to lose the game. (Takımın kararsız performansı maçı kaybetmelerine neden oldu.)
  12. The unsteady ground made it difficult to walk. (Kararsız zemin yürümeyi zorlaştırdı.)
  13. Her unsteady voice betrayed her nervousness. (Kararsız sesi onun sinirli olduğunu ele verdi.)
  14. The unsteady power supply caused frequent blackouts. (Dengesiz güç kaynağı sık sık elektrik kesintilerine neden oldu.)
  15. The unsteady financial situation of the company led to layoffs. (Şirketin kararsız mali durumu işten çıkarmalara neden oldu.)
  16. The unsteady ladder was not safe to climb. (Dengesi bozuk olan merdiven tırmanmak için güvenli değildi.)
  17. His unsteady aim caused him to miss the target. (Kararsız nişanı hedefi kaçırmasına neden oldu.)
  18. The unsteady relationship between the two countries led to tensions. (İki ülke arasındaki kararsız ilişki gerginliğe neden oldu.)
  19. The unsteady camera footage made it difficult to watch. (Kararsız kamera görüntüleri izlemeyi zorla

ştırdı.)
20. The unsteady balance in his bank account made him anxious. (Banka hesabındaki kararsız denge onu endişelendirdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.