Unprepossessing İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unprepossessing İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unprepossessing Nedir?

Unprepossessing, kişinin dikkatini çekmeyen, ilgisini uyandırmayan, çekici olmayan anlamına gelen bir sıfattır.

Örnek Cümleler:

1. She was unprepossessing, but her talent was undeniable. (İngilizce: O etkileyici olmasa da, yeteneği inkar edilemezdi.)
2. The house from the outside looked quite unprepossessing. (İngilizce: Dışarıdan bakıldığında ev oldukça ilgi çekici görünmüyordu.)
3. The unprepossessing student turned out to be a brilliant scholar. (İngilizce: Göze çarpmayan öğrenci parlak bir bilim insanı çıktı.)
4. He had an unprepossessing appearance but a charming personality. (İngilizce: Görünüşü sıradan olsa da, kişiliği büyüleyiciydi.)
5. The restaurant’s unprepossessing exterior was deceiving. (İngilizce: Restoranın sıradan görüntüsü aldatıcıydı.)
6. The unprepossessing book turned out to be a bestseller. (İngilizce: Göze çarpmayan kitap en çok satanlar listesine girdi.)
7. Despite his unprepossessing appearance, he was very confident. (İngilizce: Görünüşüne rağmen oldukça kendinden emindi.)
8. The unprepossessing building was actually a historical landmark. (İngilizce: Göze çarpmayan bina aslında tarihi bir yapıydı.)
9. The unprepossessing town turned out to have many hidden gems. (İngilizce: Göze çarpmayan kasaba birçok saklı güzelliğe sahipti.)
10. The unprepossessing outfit ended up looking fabulous on her. (İngilizce: Göze çarpmayan kıyafet onun üzerinde harika görünüyordu.)
11. Despite the unprepossessing packaging, the product was of high quality. (İngilizce: Göze çarpmayan ambalaja rağmen, ürün yüksek kalitedeydi.)
12. The unprepossessing beach turned out to be the perfect spot for surfing. (İngilizce: Göze çarpmayan plaj sörf yapmak için mükemmel bir yerdi.)
13. The unprepossessing movie ended up being a cult classic. (İngilizce: Göze çarpmayan film bir

13. The unprepossessing movie ended up being a cult classic. (İngilizce: Göze çarpmayan film bir kült klasiğe dönüştü.)
14. The unprepossessing flower turned out to be the rarest species in the garden. (İngilizce: Göze çarpmayan çiçek bahçedeki en nadir tür olduğu ortaya çıktı.)
15. Despite its unprepossessing appearance, the old bookstore had a magical atmosphere. (İngilizce: Görünüşüne rağmen eski kitapçıda sihirli bir atmosfer vardı.)
16. The unprepossessing band turned out to be the highlight of the music festival. (İngilizce: Göze çarpmayan grup müzik festivalinin en dikkat çeken kısmı oldu.)
17. The unprepossessing hike turned out to have breathtaking views. (İngilizce: Göze çarpmayan yürüyüş nefes kesici manzaralara sahipti.)
18. The unprepossessing art exhibit turned out to be a thought-provoking experience. (İngilizce: Göze çarpmayan sanat sergisi düşündürücü bir deneyim oldu.)
19. Despite its unprepossessing exterior, the cafe had delicious food and great ambiance. (İngilizce: Görünüşüne rağmen kafe lezzetli yemekler ve harika bir atmosfere sahipti.)
20. The unprepossessing bird turned out to have the most beautiful song in the forest. (İngilizce: Göze çarpmayan kuş ormanın en güzel şarkısına sahip olduğu ortaya çıktı.)