Unpremeditated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unpremeditated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unpremeditated Nedir?

Unpremeditated kelimesi, “ön düşünülmeden yapılan” veya “planlanmamış” anlamlarına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. She made an unpremeditated decision to quit her job. (O, işinden ayrılmaya ön düşünülmeden karar verdi.)
  2. The comedian’s unpremeditated joke had the audience laughing for minutes. (Komedyenin planlanmamış şakası seyirciyi dakikalarca güldürdü.)
  3. The actor’s unpremeditated reaction to the news of his award was caught on camera. (Aktörün ödül haberine verdiği planlanmamış tepki kameraya yansıdı.)
  4. She spoke unpremeditatedly about her feelings towards him. (O, ona karşı duyguları hakkında plan yapmadan konuştu.)
  5. The unpremeditated comment caused a lot of controversy. (Planlanmamış yorum birçok tartışmaya neden oldu.)
  6. He took an unpremeditated vacation to escape the stress of work. (O, iş stresinden kaçmak için planlamadan tatil yapmaya karar verdi.)
  7. The artist’s unpremeditated brush strokes gave the painting a unique character. (Sanatçının plan yapmadan yaptığı fırça darbeleri, tabloya özgün bir karakter kazandırdı.)
  8. The team’s unpremeditated strategy led them to victory. (Takımın plan yapmadan yaptığı strateji onları zaferle sonuçlandırdı.)
  9. His unpremeditated proposal caught her off guard. (Onun planlamadan yaptığı evlilik teklifi onu şaşırttı.)
  10. The unpremeditated moment of silence was a powerful tribute to the fallen soldiers. (Planlanmamış sessiz an, düşen askerlere güçlü bir saygı duruşuydu.)
  11. She wrote an unpremeditated poem about the beauty of nature. (O, doğanın güzelliği hakkında plan yapmadan bir şiir yazdı.)
  12. The unpremeditated act of kindness from a stranger made her day. (Bir yabancının planlamadan yaptığı yardımseverlik hareketi onun gününü güzelleştirdi.)
  13. The unpremeditated change of plans threw everyone off. (Planlanmamış plan değişikliği herkesi şaşırttı.)
  14. His unpremeditated confession brought tears to her eyes. (Onun plan yapmadan yaptığı itiraf gözlerine yaş getirdi.)
  15. The unpremeditated meeting with her ex-boyfriend left her feeling confused. (Eski erkek arkadaşıyla plan yapmadan karşılaşması onu karışık hissettirdi.)
  16. She made an unpremeditated decision to dye her hair pink. (O, saçını pembe boyamaya plan yapmadan karar verdi.)
  17. The unpremeditated road trip with friends was one of the best experiences of her life. (Arkadaşlarıyla plan yapmadan yaptığı yolculuk, hayatındaki

en güzel deneyimlerinden biriydi.)
18. The unpremeditated speech by the guest speaker was inspiring. (Misafir konuşmacının plan yapmadan yaptığı konuşma ilham vericiydi.)

  1. The unpremeditated gift from her husband was a pleasant surprise. (Kocasının planlamadan yaptığı hediye hoş bir sürprizdi.)
  2. His unpremeditated act of bravery saved the little girl’s life. (Onun plan yapmadan yaptığı cesur hareket küçük kızın hayatını kurtardı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.