Unlucky Acquaintance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unlucky Acquaintance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unlucky Acquaintance

Unlucky Acquaintance, Türkçe karşılığı “şanssız tanıdık” olan bir ifadedir. Bu ifade, bir kişiyle tanışmanın veya biriyle yakınlaşmanın talihsiz sonuçlara yol açabileceğini belirtmek için kullanılır. İşte Unlucky Acquaintance ifadesinin örnek cümlelerle kullanımı:

  1. My boss introduced me to an unlucky acquaintance who got me fired. (Patronum, beni işten çıkaran şanssız bir tanıdıkla tanıştırdı.)
  2. I met an unlucky acquaintance at the party, and she spilled wine on my dress. (Partide şanssız bir tanıdıkla tanıştım ve elbiseme şarap döktü.)
  3. My neighbor is an unlucky acquaintance. Every time I talk to him, something bad happens. (Komşum şanssız bir tanıdık. Onunla konuştuğum her seferinde, bir şeyler ters gidiyor.)
  4. I wish I hadn’t introduced my friend to that unlucky acquaintance. Now they’re in trouble together. (Arkadaşımı o şanssız tanıdığımla tanıştırmasaydım keşke. Şimdi birlikte sıkıntıda lar.)
  5. My unlucky acquaintance always asks to borrow money, but never pays it back. (Şanssız tanıdığım her zaman para ödünç istiyor, ama geri ödeme yapmıyor.)
  6. I ran into my unlucky acquaintance at the grocery store, and she accidentally broke a jar of pickles. (Market te şanssız bir tanıdığımı gördüm ve kazara bir kavanoz turşu kırdı.)
  7. My roommate is an unlucky acquaintance. Whenever she cooks, something burns or spills. (Oda arkadaşım şanssız bir tanıdık. Ne zaman yemek yaparsa, bir şeyler yanar veya dökülür.)
  8. That unlucky acquaintance is always getting into car accidents. I don’t want to ride with her. (O şanssız tanıdık her zaman araba kazası yapıyor. Onunla birlikte gitmek istemiyorum.)
  9. I loaned money to my unlucky acquaintance, and now she won’t return my calls. (Şanssız tanıdığıma para ödünç verdim ve şimdi beni aramıyor.)
  10. I knew my date was an unlucky acquaintance when he spilled red wine on my white shirt. (Randevumun şanssız bir tanıdık olduğunu, beyaz gömleğime kırmızı şarap döktüğünde anladım.)
  11. I should have listened to my instincts and avoided that unlucky acquaintance. Now I’m in trouble. (İçgüdülerime kulak vermeli ve o şanssız tanıdığımdan kaçınmalıydım. Şimdi sıkıntıdayım.)
  12. My unlucky acquaintance invited me to a party, and the police showed up. (Şanssız tanıdığım beni bir partiye davet etti ve polis geldi.)
  13. I’m not going
  1. Every time I go out with my unlucky acquaintance, something goes wrong. (Şanssız tanıdığımla her dışarı çıktığımda, bir şeyler ters gidiyor.)
  2. That unlucky acquaintance is always getting sick, and now I think I caught their cold. (O şanssız tanıdık her zaman hasta oluyor, şimdi ben de onların soğuk algınlığına yakalandım.)
  3. I didn’t know that my new co-worker was an unlucky acquaintance until she caused a computer virus. (Yeni iş arkadaşımın şanssız bir tanıdık olduğunu, bir bilgisayar virüsüne neden olana kadar bilmiyordum.)
  4. My unlucky acquaintance introduced me to her ex-boyfriend, and now he won’t leave me alone. (Şanssız tanıdığım beni eski erkek arkadaşıyla tanıştırdı ve şimdi benden ayrılmıyor.)
  5. I regret letting that unlucky acquaintance stay with me for the weekend. She broke my favorite vase. (O şanssız tanıdığıma hafta sonu benimle kalmasına izin verdiğime pişman oldum. Favori vazomu kırdı.)
  6. I don’t trust that unlucky acquaintance to take care of my dog. Last time she lost him. (O şanssız tanıdığımı köpeğimle ilgilenmek için güvenmiyorum. Geçen sefer onu kaybetti.)
  7. Whenever I see my unlucky acquaintance, I make sure to avoid any potential disasters. (Şanssız tanıdığımla karşılaştığımda, herhangi bir olası felaketi önlemek için emin olurum.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.