Unhallowed İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unhallowed İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unhallowed

Unhallowed kelimesi, kutsallıktan uzaklaşmış, kirli, çirkin ve günahkar anlamlarına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. The unhallowed house was said to be haunted by ghosts. (Kirli evin hayaletler tarafından lanetlendiği söylenir.)
  2. His unhallowed deeds caught up with him in the end. (Günahkar işleri sonunda onu yakaladı.)
  3. She felt as if she was walking through an unhallowed ground. (Kutsallıktan uzaklaşmış bir zeminde yürüyormuş gibi hissetti.)
  4. The unhallowed rituals of the cult were disturbing to witness. (Tarikatın kirlenmiş ayinleri izlemek rahatsız ediciydi.)
  5. His unhallowed thoughts made him feel guilty. (Günahkar düşünceleri onu suçlu hissettirdi.)
  6. The unhallowed air in the dungeon made it hard to breathe. (Zindandaki kirli hava nefes almaya zorladı.)
  7. The unhallowed alliance between the two countries was seen as a threat. (İki ülke arasındaki kirlenmiş ittifak bir tehdit olarak görüldü.)
  8. The unhallowed grin on his face was unsettling. (Yüzündeki günahkar sırıtış ürkütücüydü.)
  9. The unhallowed feeling in the church made her uncomfortable. (Kilisedeki kutsallıktan uzaklaşmış hissiyat onu rahatsız etti.)
  10. The unhallowed atmosphere of the party was not to her liking. (Partinin kirli havası onun hoşuna gitmedi.)
  11. The unhallowed act of vandalism was met with swift justice. (Vandalizmin günahkar eylemi hızlı bir şekilde cezalandırıldı.)
  12. The unhallowed whispering in the dark was terrifying. (Karanlıkta yapılan kirlenmiş fısıltılar ürkütücüydü.)
  13. The unhallowed creature lurking in the shadows gave her chills. (Gölgede pusuya yatan günahkar yaratık ona ürperti verdi.)
  14. The unhallowed desire for revenge consumed him. (İntikam için duyulan kirlenmiş arzu onu tüketti.)
  15. The unhallowed laughter of the villains echoed in her ears. (Kötülerin günahkar kahkahaları kulağında yankılandı.)
  16. The unhallowed darkness of the alley made her nervous. (Sokaktaki karanlık onu gergin yaptı.)
  17. The unhallowed nature of the experiment was cause for concern. (Deneyin kirlenmiş doğası endişe sebebiydi.)
  18. The unhallowed words he spoke were unforgivable. (Söylediği günahkar sözler affedilemezdi.)
  19. The unhallowed reputation of the company hurt its business. (Şirketin kirlenmiş ünü işine zarar verdi.)
  20. The unhallowed scent of death filled the air. (Ölümün kirli kokusu havayı doldurdu.)
  1. The unhallowed presence of the intruder made her feel unsafe. (Eve giren kişinin kirlenmiş varlığı onu güvende hissettirmedi.)
  2. The unhallowed hunger for power corrupted him. (Güç için duyulan kirlenmiş açlık onu bozdu.)
  3. The unhallowed secrets of the organization were finally exposed. (Kuruluşun kirlenmiş sırları nihayet ortaya çıktı.)
  4. The unhallowed mark on his forehead was a sign of his pact with evil. (Alnındaki kirlenmiş işaret, şeytanla yaptığı anlaşmanın bir işaretiydi.)
  5. The unhallowed use of magic led to disastrous consequences. (Büyünün günahkar kullanımı felaketle sonuçlandı.)
  6. The unhallowed envy she felt towards her friend was eating her alive. (Arkadaşına duyduğu kirlenmiş kıskançlık onu yiyip bitiriyordu.)
  7. The unhallowed smile on his face sent shivers down her spine. (Yüzündeki günahkar gülümseme onun sırtında ürperti yarattı.)
  8. The unhallowed whispers of the cursed artifact echoed in the tomb. (Lanetli eserin kirlenmiş fısıltıları mezarlıkta yankılandı.)
  9. The unhallowed lust for wealth drove him to commit crimes. (Zenginlik için duyulan kirlenmiş arzu onu suç işlemeye sürükledi.)
  10. The unhallowed screams coming from the abandoned building made her heart race. (Terk edilmiş binadan gelen günahkar çığlıklar kalbini hızlandırdı.)

(Turkish translations are in parentheses)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.