Unearthly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Unearthly
Unearthly kelimesi Türkçe’de “dünyevi olmayan, ölümlü olmayan” gibi anlamlara gelir. Ayrıca “olağandışı, sıra dışı” gibi anlamları da vardır.
- The view from the mountaintop was unearthly. (Dağın tepesinden manzara olağandışıydı.)
- Her voice had an unearthly quality to it. (Sesi ölümlü olmayan bir kaliteye sahipti.)
- The creature’s unearthly appearance scared me. (Yaratığın dünyevi olmayan görünüşü beni korkuttu.)
- The sound coming from the old house was unearthly. (Eski evden gelen ses olağandışıydı.)
- The unearthly light of the full moon illuminated the forest. (Dolu ayın dünyevi olmayan ışığı ormanı aydınlatıyordu.)
- The spaceship had an unearthly design. (Uzay gemisinin tasarımı dünyevi olmayandı.)
- The unearthly silence was broken by a single bird chirping. (Dünyevi olmayan sessizlik tek bir kuşun cıvıltısıyla bozuldu.)
- The unearthly beauty of the Northern Lights was mesmerizing. (Kuzey Işıklarının dünyevi olmayan güzelliği büyüleyiciydi.)
- The unearthly being spoke to me in a language I couldn’t understand. (Dünyevi olmayan varlık bana anlamadığım bir dilde konuştu.)
- The unearthly smell coming from the abandoned house made me nauseous. (Terkedilmiş evden gelen olağandışı koku beni mide bulandırdı.)
- The unearthly powers of the magician amazed the audience. (Sihirbazın dünyevi olmayan güçleri izleyicileri şaşırttı.)
- The unearthly hour of the party made it difficult for me to attend. (Partinin dünyevi olmayan saati katılmamı zorlaştırdı.)
- The unearthly landscape of the desert was both beautiful and intimidating. (Çölün dünyevi olmayan manzarası hem güzel hem de ürkütücüydü.)
- The unearthly feeling of weightlessness in space is hard to describe. (Uzaydaki dünyevi olmayan ağırlıksızlık hissi tarif edilmesi zor.)
- The unearthly glow of the firefly caught my attention. (Firefly’ın dünyevi olmayan parıltısı dikkatimi çekti.)
- The unearthly creature glided through the water effortlessly. (Dünyevi olmayan yaratık suyun üstünde kolaylıkla süzülüyordu.)
- The unearthly sound of the howling wind kept me up all night. (Uğultulu rüzgarın olağandışı sesi beni bütün gece uyutmadı.)
- The unearthly presence in the room gave me chills. (Oda’daki
dünyevi olmayan varlıktan ürperdim.)
19. The unearthly speed of the car made me nervous. (Arabanın dünyevi olmayan hızı beni endişelendirdi.)
- The unearthly intelligence of the aliens was beyond our comprehension. (Uzaylıların dünyevi olmayan zekası bizim anlayışımızın ötesindeydi.)
Hemen Yorum Yaz