Unadulterated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unadulterated İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unadulterated Nedir?


Unadulterated kelimesi Türkçe’de “katkısız” veya “karışıksız” anlamına gelir. Bir şeyin saf hali, hiçbir ek madde veya değişiklik yapılmamış hali anlamında kullanılır.

Örnek Cümleler:


1. The juice is unadulterated and has no added sugar. (Bu meyve suyu katkısız ve şeker ilave edilmemiştir.)
2. She has an unadulterated love for music. (Müziğe karşı katkısız bir sevgisi var.)
3. The unadulterated beauty of the sunset took my breath away. (Güneşin batışının katkısız güzelliği nefesimi kesti.)
4. His unadulterated honesty is one of his best qualities. (Onun katkısız dürüstlüğü en iyi özelliklerinden biridir.)
5. The recipe calls for unadulterated olive oil. (Tarif katkısız zeytinyağı gerektirir.)
6. She prefers unadulterated milk over processed milk. (İşlenmiş süt yerine katkısız süt tercih eder.)
7. The company prides itself on using unadulterated ingredients in their products. (Şirket ürünlerinde katkısız malzemeler kullanmaktan gurur duyar.)
8. The unadulterated joy on her face was priceless. (Yüzündeki katkısız sevinç paha biçilemezdi.)
9. The artist’s unadulterated passion for his work was evident in every brushstroke. (Sanatçının işine karşı katkısız tutkusu her fırça darbesinde belli oluyordu.)
10. The unadulterated truth can sometimes be hard to hear. (Katkısız gerçek bazen duymak zor olabilir.)
11. The unadulterated flavor of the organic fruit was amazing. (Organik meyvenin katkısız tadı harikaydı.)
12. The author’s unadulterated writing style was refreshing. (Yazarın katkısız yazım tarzı ferahlatıcıydı.)
13. The unadulterated love between the two sisters was heartwarming. (İki kız kardeş arasındaki katkısız sevgi yürekleri ısıttı.)
14. The restaurant prides itself on using unadulterated spices in their dishes. (Restoran yemeklerinde katkısız baharat kullanmaktan gurur duyar.)
15. The unadulterated sound of the orchestra was breathtaking. (Orkestranın katkısız sesi nefes kesiciydi.)
16. He wanted to experience the unadulterated culture of the country. (Ülkenin katkısız kültürünü deneyimlemek istedi.)
17. The company was accused of selling unadulterated products. (Şirket katkısız ürün satmakla suçlandı.)
18. The unadulterated joy of the children playing in the park was contagious. (Park

Örnek Cümleler:


18. The unadulterated joy of the children playing in the park was contagious. (Parkta oynayan çocukların katkısız neşesi bulaşıcıydı.)
19. The unadulterated truth is what the court wants to hear. (Mahkeme katkısız gerçeği duymak istiyor.)
20. The unadulterated simplicity of the design was its strength. (Tasarımın katkısız basitliği onun gücüydü.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.