Truth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Truth İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Truth

Truth, Türkçede “gerçek” anlamına gelir. Gerçeğe uygun olan şeylerin doğru olduğu kabul edilir.

1. It is important to always tell the truth. (Doğruyu söylemek her zaman önemlidir.)
2. She finally admitted the truth about what happened. (Neler olduğu hakkındaki gerçeği sonunda kabul etti.)
3. The truth is often hard to accept. (Gerçekleri kabul etmek çoğu zaman zordur.)
4. Truth always comes out in the end. (Gerçek her zaman sonunda ortaya çıkar.)
5. He was punished for not telling the truth. (Doğruyu söylemediği için cezalandırıldı.)
6. The truth hurts, but it is better than a lie. (Gerçek acıtır ama yalanlamaktan iyidir.)
7. It is difficult to discern the truth from the lies. (Doğruyu yalandan ayırmak zordur.)
8. The truth is stranger than fiction. (Gerçek hayal gücünden daha garip olabilir.)
9. She was determined to get to the truth of the matter. (Meseleyi gerçeğe ulaşmak için çözmeye kararlıydı.)
10. There is no denying the truth. (Gerçeği inkar etmek mümkün değildir.)
11. He was shocked when he discovered the truth. (Gerçeği keşfettiğinde şok oldu.)
12. The truth will set you free. (Gerçek sizi özgür kılacak.)
13. He was known for his devotion to the truth. (Gerçeğe olan bağlılığıyla tanınırdı.)
14. Truth is the foundation of a healthy relationship. (Gerçek bir ilişkinin temelidir.)
15. The truth of the matter is, we cannot afford it. (Mesele şu ki, onu karşılayamayız.)
16. She was caught in a web of lies and couldn’t find the truth. (Yalanların ağına düştü ve gerçeği bulamadı.)
17. It’s always better to tell the truth than to lie. (Yalan söylemek yerine her zaman doğruyu söylemek daha iyidir.)
18. He refused to acknowledge the truth of the situation. (Durumun gerçeğini kabul etmeyi reddetti.)
19. The truth is not always easy to hear. (Gerçek duymak her zaman kolay değildir.)
20. She felt a sense of relief after finally revealing the truth. (Sonunda gerçeği açıkladıktan sonra rahatlama hissi yaşadı.)

21. Truth is objective and does not depend on personal opinions. (Gerçek nesnel bir kavramdır ve kişisel görüşlere dayanmaz.)
22. The journalist was praised for her commitment to uncovering the truth. (Gazeteci, gerçeği ortaya çıkarma konusundaki bağlılığından dolayı övüldü.)
23. The truth can be painful, but it is necessary for growth. (Gerçek acı verici olabilir, ama büyüme için gerekli bir şeydir.)
24. The lawyer was determined to find out the truth about the case. (Avukat, davayla ilgili gerçeği bulmak için kararlıydı.)
25. Truth is a valuable commodity. (Gerçek, değerli bir malzemedir.)
26. The truth was finally revealed after years of secrecy. (Yıllar süren gizlilikten sonra gerçek sonunda ortaya çıktı.)
27. Truth is the basis of trust. (Gerçek güvenin temelidir.)
28. She had a reputation for always telling the truth, no matter how difficult. (Zor olsa bile her zaman doğruyu söyleme konusunda bir ünü vardı.)
29. There is only one truth, but there can be many perspectives. (Sadece bir gerçek vardır ama birçok bakış açısı olabilir.)
30. The investigation aimed to uncover the truth behind the mysterious disappearance. (Araştırma, gizemli kayboluşun arkasındaki gerçeği ortaya çıkarmayı amaçladı.)