Travelogue İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Travelogue İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Travelogue İle İlgili Cümleler

Travelogue, bir yolculuğun anlatıldığı bir yazı veya kitap demektir.

  1. I love reading travelogues because they give me inspiration for my own trips. (Ben kendi seyahatlerim için ilham verdiği için seyahat yazılarını okumayı seviyorum.)
  2. The famous explorer wrote a detailed travelogue about his journey through the jungle. (Ünlü kaşif ormanın içinden geçtiği seyahati hakkında detaylı bir seyahat yazısı yazdı.)
  3. My friend’s travelogue of her trip to Japan convinced me to visit the country myself. (Arkadaşımın Japonya seyahati hakkındaki yazısı beni ülkeyi kendim ziyaret etmeye ikna etti.)
  4. The travelogue included descriptions of the sights, sounds, and smells of the exotic market. (Seyahat yazısı egzotik pazarın manzaraları, sesleri ve kokularının açıklamalarını içeriyordu.)
  5. The author’s travelogue of her solo trip around Europe was both inspiring and informative. (Yazarın Avrupa turu hakkındaki seyahat yazısı hem ilham verici hem de bilgilendiriciydi.)
  6. I always make sure to bring a notebook with me when I travel so I can write my own travelogue. (Seyahat ettiğim zaman her zaman kendime not defteri getiririm böylece kendi seyahat yazımı yazabilirim.)
  7. The travelogue described the stunning natural beauty of the national park. (Seyahat yazısı milli parkın şaşırtıcı doğal güzelliğini anlatıyordu.)
  8. I read a travelogue about a couple’s sailing adventure around the Caribbean. (Bir çiftin Karayipler etrafında yelken macerası hakkında bir seyahat yazısı okudum.)
  9. The travelogue was filled with vivid descriptions of the bustling city streets. (Seyahat yazısı canlı şehir sokaklarının betimlemeleri ile doluydu.)
  10. After returning from her backpacking trip, my sister wrote a travelogue about her experiences. (Sırt çantasıyla yaptığı seyahatten döndükten sonra kardeşim deneyimlerine dair bir seyahat yazısı yazdı.)
  11. The travelogue chronicled the author’s journey through the rugged wilderness. (Seyahat yazısı yazarın engebeli vahşi doğa içindeki yolculuğunu anlatıyordu.)
  12. I plan on writing a travelogue about my upcoming trip to South America. (Güney Amerika’ya yapacağım seyahat hakkında bir seyahat yazısı yazmayı planlıyorum.)
  13. The travelogue captured the essence of the small fishing village. (Seyahat yazısı küçük balıkçı kasabasının özünü yakaladı.)
  14. My favorite travelogue is about a couple’s year-long trip around the world. (En sevdiğim seyahat yazısı bir çiftin dünya etrafındaki bir yıllık yolculuğu hakkındadır.)
  15. The travelogue offered

a unique perspective on the history and culture of the region. (Seyahat yazısı bölgenin tarih ve kültürüne farklı bir perspektif sundu.)
16. I always bring a camera with me when I travel so I can capture the moments I want to include in my travelogue. (Seyahat ederken her zaman fotoğraf makinesi getiririm böylece seyahat yazıma dahil etmek istediğim anları yakalayabilirim.)

  1. The travelogue included tips for budget-friendly travel in the region. (Seyahat yazısı bölgede bütçe dostu seyahat için ipuçları içeriyordu.)
  2. I read a travelogue about a woman’s solo hiking trip through the mountains. (Bir kadının dağlarda tek başına yürüyüş yapma seyahati hakkında bir seyahat yazısı okudum.)
  3. The travelogue was filled with interesting anecdotes about the people the author met along the way. (Seyahat yazısı yazarın yolculuk boyunca tanıştığı insanlar hakkında ilginç anekdotlarla doluydu.)
  4. I’m excited to write a travelogue about my upcoming road trip across the United States. (Amerika Birleşik Devletleri’nde yapacağım yolculuk hakkında bir seyahat yazısı yazmak için heyecanlıyım.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.