Tiny İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tiny İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tiny

Tiny kelimesi Türkçede “ufak, küçük” anlamına gelir.

  1. The tiny kitten was so small that it could fit in the palm of my hand. (Ufak kedi, avuç içime sığacak kadar küçüktü.)
  2. She wore a tiny necklace that sparkled in the sunlight. (Güneş ışığında parlayan ufak bir kolye takmıştı.)
  3. The tiny flowers in the garden looked like a sea of colors. (Bahçedeki küçük çiçekler renkler denizi gibi görünüyordu.)
  4. He took a tiny sip of the hot tea to avoid burning his tongue. (Dilini yakmamak için sıcak çaydan küçük bir yudum aldı.)
  5. The tiny bird built its nest in the branches of the tree. (Küçük kuş, yuvasını ağacın dallarına yapmıştı.)
  6. She carefully placed the tiny figurine on the shelf, making sure it wouldn’t fall. (Küçük heykeli rafta dikkatlice yerleştirdi ve düşmeyeceğinden emin oldu.)
  7. The tiny spider crawled up the wall, searching for a place to hide. (Ufak örümcek duvara tırmandı ve saklanacak bir yer aradı.)
  8. His tiny fingers gripped the pencil tightly as he wrote his name. (Adını yazarken küçük parmakları kalemi sıkıca tuttu.)
  9. The tiny fish swam in the clear blue water of the pond. (Küçük balıklar gölün berrak mavi suyunda yüzdüler.)
  10. She wore a tiny bracelet with a heart-shaped charm. (Kalp şekilli bir tılsımlı bilezik takmıştı.)
  11. The tiny house was perfect for her and her cat. (Küçük ev kedisiyle birlikte için mükemmeldi.)
  12. He carefully cut the tiny pieces of fruit for the fruit salad. (Meyve salatası için küçük parçalar halinde meyveleri dikkatlice kesti.)
  13. The tiny airplane flew over the mountains, disappearing into the clouds. (Küçük uçak dağların üzerinden uçtu ve bulutlara kayboldu.)
  14. She carefully placed the tiny diamond ring on her finger. (Küçük elmas yüzüğü parmağına dikkatlice yerleştirdi.)
  15. The tiny toy car raced down the ramp and crashed into the wall. (Oyuncak araba rampadan aşağı yarıştı ve duvara çarptı.)
  16. The tiny puppy wagged its tail happily when it saw its owner. (Sahibini görünce ufak köpek mutlu bir şekilde kuyruğunu salladı.)
  17. She used a tiny brush to paint the details on the miniature model. (Minyatür modelin detaylarını boyamak için küçük bir fırça kullandı.)
  18. The tiny village was nestled in a valley surrounded by mountains. (Küçük köy, dağlarla çevrili bir vadide yer almıştı.)
  19. He put on his tiny backpack and headed out the door to

explore the woods. (Küçük sırt çantasını takıp, ormanı keşfetmek için kapıdan çıktı.)
20. The tiny baby slept soundly in its crib, wrapped in a soft blanket. (Ufak bebek yumuşak bir örtüye sarılıp beşiğinde huzurlu bir şekilde uyuyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.