Threat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Threat İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Threat

Threat, “tehlike, tehdit” anlamına gelir. Bir kişi, nesne, olay veya durumun bir başkasına ya da bir şeye zarar verebilecek potansiyeli taşımasıdır.

Örnek cümleler:

1. The terrorist attack posed a serious threat to national security. (Terör saldırısı ulusal güvenliğe ciddi bir tehdit oluşturdu.)
2. Climate change is a major threat to the survival of many species. (İklim değişikliği birçok türün hayatta kalması için büyük bir tehdit oluşturuyor.)
3. The company received a threatening letter from a competitor. (Şirket rakipten tehditkar bir mektup aldı.)
4. The dark clouds on the horizon threatened to ruin our picnic. (Ufkundaki karanlık bulutlar pikniğimizi mahvetme tehdidi oluşturuyordu.)
5. The threat of a hurricane forced the residents to evacuate their homes. (Bir kasırga tehdidi, sakinleri evlerini tahliye etmeye zorladı.)
6. The teacher used detention as a threat to discourage bad behavior. (Öğretmen, kötü davranışları önlemek için ceza olarak tutuklamayı tehdit olarak kullandı.)
7. The company had to take action to neutralize the threat of a hostile takeover. (Şirket, düşmanca bir ele geçirme girişiminin tehdidini etkisiz hale getirmek için harekete geçmek zorunda kaldı.)
8. The police received a tip about a potential terrorist threat at the airport. (Polis, havaalanında potansiyel bir terör tehdidi hakkında bir ipucu aldı.)
9. The government issued a warning about the threat of a cyber attack. (Hükümet, bir siber saldırı tehdidi hakkında bir uyarı yayınladı.)
10. The hostile words of the rival team posed a threat to the players’ morale. (Rakip takımın düşmanca sözleri, oyuncuların moraline tehdit oluşturuyordu.)
11. The threat of losing her job motivated her to work harder. (İşini kaybetme tehdidi, daha sıkı çalışmasını sağladı.)
12. The new virus strain is a serious threat to public health. (Yeni virüs türü, halk sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturuyor.)
13. The captain warned the crew about the threat of a storm. (Kaptan, fırtına tehdidi hakkında mürettebata uyarıda bulundu.)
14. The presence of a weapon in the suspect’s car posed a threat to the officers. (Şüphelinin arabasındaki silahın varlığı, memurlara tehdit oluşturdu.)
15. The threat of losing his reputation prevented him from taking risks. (Ününü kaybetme tehdidi, risk almaktan vazgeçirdi.)
16. The threat of a strike forced the company to negotiate with the union. (Grev tehdidi, şirketi sendika ile mü

zakere yapmaya zorladı.)
17. The endangered species faced a threat of extinction due to habitat destruction. (Tehlikedeki türler, yaşam alanlarının yok edilmesi nedeniyle yok olma tehdidiyle karşı karşıyaydı.)

18. The suspicious package found in the building posed a potential bomb threat. (Binalarda bulunan şüpheli paketler, potansiyel bomba tehdidi oluşturuyordu.)
19. The cybercriminals posed a serious threat to the security of online transactions. (Siber suçlular, çevrimiçi işlemlerinin güvenliğine ciddi bir tehdit oluşturuyordu.)
20. The company implemented security measures to mitigate the threat of data breaches. (Şirket, veri ihlali tehdidini azaltmak için güvenlik önlemleri aldı.)