Thither İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Thither İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Thither Nedir?

Thither, İngilizce bir kelimedir ve “oraya” anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

1. She pointed thither and said, “That’s where I want to go.”

   O oraya işaret etti ve “Oraya gitmek istediğim yer” dedi. (She, o yere işaret etti ve “Oraya gitmek istediğim yer” dedi.)

2. He walked thither with a determined look on his face.

   Kararlı bir ifadeyle o yere yürüdü. (Kararlı bir ifadeyle o yere yürüdü.)

3. Can you please direct me thither?

   Lütfen beni oraya yönlendirebilir misiniz? (Lütfen beni oraya yönlendirebilir misiniz?)

4. She gestured thither and told me to follow her.

   O oraya işaret etti ve beni takip etmemi söyledi. (O oraya işaret etti ve beni takip etmemi söyledi.)

5. The children ran thither to play in the park.

   Çocuklar parkta oynamak için oraya koştular. (Çocuklar parkta oynamak için oraya koştular.)

6. I saw a bird flying thither.

   Bir kuşun oraya uçtuğunu gördüm. (Bir kuşun oraya uçtuğunu gördüm.)

7. They told me to go thither and wait for them.

   Bana oraya gitmemi ve onları beklememi söylediler. (Bana oraya gitmemi ve onları beklememi söylediler.)

8. He pointed thither and said, “Look, there’s the house.”

   O oraya işaret ederek “Bak, ev orada.” dedi. (O oraya işaret ederek “Bak, ev orada.” dedi.)

9. They walked thither hand in hand.

   El ele oraya yürüdüler. (El ele oraya yürüdüler.)

10. She was waiting for me thither.

    O beni orada bekliyordu. (O beni orada bekliyordu.)

11. The ship sailed thither in search of treasure.

    Gemi hazineleri aramak için oraya seyahat etti. (Gemi hazineleri aramak için

    oraya seyahat etti.)

12. They looked thither and saw a beautiful sunset.

    O yöne baktılar ve güzel bir günbatımı gördüler. (O yöne baktılar ve güzel bir günbatımı gördüler.)

13. He pointed thither and said, “That’s where we used to play.”

    O oraya işaret ederek “İşte eskiden oynadığımız yer.” dedi. (O oraya işaret ederek “İşte eskiden oynadığımız yer.” dedi.)

14. I left my bag thither and forgot about it.

    Çantamı orada bıraktım ve unuttum. (Çantamı orada bıraktım ve unuttum.)

15. They walked thither in silence, lost in thought.

    Düşüncelere dalıp sessizce oraya yürüdüler. (Düşüncelere dalıp sessizce oraya yürüdüler.)

16. She went thither alone, determined to find the truth.

    O tek başına oraya gitti ve gerçeği bulmaya kararlıydı. (O tek başına oraya gitti ve gerçeği bulmaya kararlıydı.)

17. He threw the ball thither and his dog ran after it.

    O topu oraya attı ve köpeği ardından koştu. (O topu oraya attı ve köpeği ardından koştu.)

18. She saw a deer running thither and followed it.

    Bir geyik o yöne koşarken onu gördü ve takip etti. (Bir geyik o yöne koşarken onu gördü ve takip etti.)

19. He looked thither, hoping to catch a glimpse of her.

    Onu görebilmek umuduyla o yöne baktı. (Onu görebilmek umuduyla o yöne baktı.)

20. She walked thither slowly, enjoying the scenery.

    Manzarayı seyrederek yavaşça oraya yürüdü. (Manzarayı seyrederek yavaşça oraya yürüdü.)