Tempestuous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Tempestuous
Tempestuous, “şiddetli fırtınalı, çalkantılı” anlamlarına gelir. Aşağıda, tempestuous kelimesinin cümle içinde kullanımına örnekler verilmiştir.
- The tempestuous wind uprooted the trees. (Şiddetli fırtına ağaçları yerlerinden söktü.)
- Their tempestuous relationship ended in a messy breakup. (Çalkantılı ilişkileri karmaşık bir ayrılıkla sona erdi.)
- The tempestuous sea made it difficult to sail. (Fırtınalı deniz seyretmeyi zorlaştırdı.)
- Her tempestuous temper got her into trouble. (Onun çalkantılı huysuzu onu sorunlara soktu.)
- The tempestuous weather forced the cancellation of the outdoor event. (Fırtınalı hava, açık hava etkinliğinin iptal edilmesine neden oldu.)
- The tempestuous political climate made it hard to get anything done. (Çalkantılı siyasi iklim, herhangi bir şeyin yapılmasını zorlaştırdı.)
- His tempestuous behavior was a cause for concern. (Onun çalkantılı davranışı endişe kaynağı oldu.)
- The tempestuous waves crashed against the rocks. (Fırtınalı dalgalar kayalara çarptı.)
- Their tempestuous arguments always ended in tears. (Çalkantılı tartışmaları her zaman gözyaşlarıyla sonuçlandı.)
- The tempestuous skies were a prelude to the tornado. (Fırtınalı gökyüzü, tornadonun habercisiydi.)
- His tempestuous personality was a reflection of his turbulent childhood. (Onun çalkantılı kişiliği, çalkantılı çocukluğunun bir yansımasıydı.)
- The tempestuous stock market made investors nervous. (Fırtınalı borsa yatırımcıları endişelendirdi.)
- Her tempestuous love affair was the talk of the town. (Onun çalkantılı aşk ilişkisi, kasabanın konuştuğu konu oldu.)
- The tempestuous winds howled through the night. (Fırtınalı rüzgarlar gece boyunca uludu.)
- His tempestuous outburst was unexpected. (Onun çalkantılı patlaması beklenmedikti.)
- The tempestuous river flooded the nearby towns. (Fırtınalı nehir yakındaki kasabaları sular altında bıraktı.)
- Their tempestuous marriage was on the verge of collapse. (Çalkantılı evlilikleri çöküşün eşiğindeydi.)
- The tempestuous debate lasted for hours. (Fırtınalı tartışma saatlerce sürdü.)
- His tempestuous mood swings were difficult to deal with. (Onun çalkantılı ruh hali dalgalanmalarıyla başa çıkmak zordu.)
- The tempestuous thunderstorm
- The tempestuous thunderstorm caused widespread power outages. (Fırtınalı gök gürültülü fırtına, geniş çaplı elektrik kesintilerine neden oldu.)
Note: HTML etiketleri bu şekilde kullanılamaz, bu nedenle örnek cümlelerin İngilizce çevirileri yazılmıştır.
Hemen Yorum Yaz